Bir insan duygu ve düşüncelerini üç araçla aktarabilir: Sözcükler, ses tonu ve beden dili!... Kelime haznesi yetersiz, ses tonu bozuk ve beden dilini kötü kullanan insanları şöyle bir göz önüne getirin!.. Sağlıklı bir iletişimi onlarla nasıl kurabilir ve nasıl anlaşabilirsiniz?!... Ses tonunu, sözcükleri ve beden dilini uyumlu bir biçimde; "Yerinde, zamanında ve dozunda" kullanmak zorunda olan insanlar vardır. Bu meslek gruplarının başında tiyatro sanatçıları, spiker ve sunucular gelir. Ancak maâlesef spikerlik ve sunuculuk mesleği ayağa düştü... Nasıl düşmesin ki?... Hangi radyo ve TV kanalında olursa olsun; mikrofon ya da kamera önündeki spiker, sunucu ve muhabir her şeyden evvel sesini, beden dilini ve dilimizi çok kötü kullanıyor!... Bir defa dilimizi katlediyor, çünkü normal hayatında kullandığı kelime sayısı en fazla 500; geldim, gittim, yedim, içtim, yattım, tamam, oldu, ne haber, nasıl, falan-filan, gibi... Telâffuz ve İstanbul Türkçesi dersen, bîhaber!... Gelelim ses tonuna... 20 ilâ 30 yaşları arası ekrana çıkan spiker, sunucu ya da muhabirler, seslerini son derece kötü kullanıyor!... Ya bağırıyor, ya çığırtkanlık yapıyor, ya da ruhsuz bir ton kullanıyor!... Dolayısıyla böyle bir sunuş tarzı da insanın âsâbını bozuyor!... Bu insanlar, hiç mi kendi seslerini bir kasetten dinleyip de öz eleştiride bulunmuyorlar, hayret ediyorum?!... Gelelim beden dillerine; yani tavır, mimik ve jestlerine... Mimikler ölgün, cansız ve ruhsuz... Okudukları ya da sundukları haberle hiç mi hiç örtüşmüyor tavır ve mimikleri!... Gözler anlamsız ve donuk!... Bu kötü tabloya hiç mi dur, yeter diyen yok?! Ve sonuçta kulak ve göz zevkimiz de diz boyu kirlenmiş oluyor!!...