Bir günün yirmi dört saatini, ömründe sadece bir gün kalmış (!) bir kişi anlayabilir. Zamanın her şeyden değerli olduğunu, sadece insanı ve hayatı çok iyi algılayabilen anlayabilir. İnsanlıktan ve erdemden daha önemli ve faydalı bir kavramı insan ancak, kaybettikten sonra algılayabilir, ama iş işten geçtikten sonra... Yatıyor-kalkıyor, işe gidiyor, eve geliyor, yiyiyor-içiyor ve sonra da "Sihirli Kutu"nun hemen karşısına geçiyoruz. "Sihirli Kutu" yani televizyon bir nevi büyü! Bilinçli bir biçimde seyredeceğimize, yararlanacağımıza esiri oluyoruz. Esiri olmak ne kelime, o güzelim beynimiz işgâl oluyor. İşgâl ne kelime, beyin dumura uğruyor!... Her gazetenin TV sayfası olduğu gibi Türkiye gazetemizin de güzel bir TV sayfası var. Ancak bazılarımız, günün akışını ve programlarını incelemeden, eve gelir gelmez kumanda aletiyle hemen "Zap"lamaya başlıyor. Maâselef bunu zaman zaman çoğumuz yapıyoruz. Bilinçsizce sürdürdüğümüz bu davranışlarımız da hâliyle olumsuz alışkanlıklara dönüşüyor. Ya muhabbete ne oldu?!... Eşimiz, çocuklarımız ve ailemizle birlikte -tadına doyum olmayan ve maâlesef gerilerde kalan- kaybettiğimiz o muhabbetlere?!.. Her şeye mâzeret ya da bir kılıf uydurabilme konusunda üstümüze yok! Ama nedense, televizyon yayınlarını sınırlı ve bilinçli bir şekilde niçin seyredemeyişimize bir türlü bahâne bulamıyoruz!!.. TV kanalları ve programları aktif yani etkileyen konumdadır, görevi budur. Zararlı, gereksiz ve seçilmesi gereken yapımlar için seyirci de aktif konumda olmadığı sürece, aktif, pasifi dumura uğratır; büyük balığın küçükleri daima yutabileceği gibi!.. Bu yüzden, Türkiye gazetesinin siz değerli okuyucuları için; yayın akışlarından çeşitli program ve kanallarına kadar özenle hazırlanan TV sayfasını dikkâtle takip etmenizde büyük yarar var!..