Televizyon dünyası yaz döneminde olmamıza rağmen bu sene yeni yapım ve dizilerle yayınlarına devam ediyor. Yani birkaç yıldan beridir süregelen yaz uykusu pek görülmüyor bu yıl televizyon kanallarında. Ve görünen o ki, kanallar arası rekabet bütün acımasızlığıyla devam ediyor. Özellikle bazı yeni dizilere bakıyorum özgün senaryo ve oyuncu kadrolarıyla seyirciyi ekrana bağlamayı iyi beceriyor. Televizyon kurmayları artık Türk seyircisinin nabzını tutmasını çok iyi biliyor. TV yöneticileri ve yapımcılar çay, kahve ya da sigara bağımlılığı gibi bir yayıncılık anlayışını çaktırmadan da olsa benimsetti toplumumuza. Ancak bu acımasız reyting rekabeti, günümüzde kurumsallaşmasının dozunu sınırsızca arttırdığı için televizyon izlemek maalesef toplumumuzda âdetâ bir 'tabu' haline dönüştü. Haber programlarının magazine, eğlence programlarının da lâubâliliğe dönüşmesi sonucu bazı televizyon kanallarındaki yozlaşma maalesef halen devam ediyor... Bazı program, dizi ve yapımlar, özellikle çocuk ve gençlerimizi -en azından dünyaya bakış açılarını- olumsuz yönde etkileyerek öz değerlerden uzaklaştırıyor. Her zaman vurguladığımız gibi bu konudaki en büyük görev de ana ve babalara düşüyor. Bilinçli bir televizyon izleme tüketiciliğini yakalayamadığız sürece de bu hâl böylece devam eder diye düşünüyorum. Dünyanın en fazla televizyon seyreden bir topluma dönüşmüş olmamız da bu sonuçların bir göstergesi değil mi?!...