Yarın nisan ayına giriyoruz. Bu ay, TV dünyamızdaki "Kanal ve Frekans Tahsisi Kanunu" ihâlelerinden dolayı dananın kuyruğu kopacak!... Yani, hangi kanalın ayakta kalıp kalamayacağı, bu ay belli olacak!... Şimdiye kadar TV kanalları aracılığıyla birçok yayıncı, konuşmacı ve yapımcı dilediği gibi öttü!... Kimi yapımlar kafa karıştırdı, kimileri bildiğini okudu; "Şu reyting canavarı" uğruna?!... Ne dil kaldı, ne motivasyon, ne de doğru-dürüst yayıncılık anlayışı!... Evet, isteyen istediği programı -zarar ve kâr hesabı yapmaksızın- yayınladı durdu!... Radyo ve TV yayıncılığı alanında, iyiden iyiye bir yozlaşma batağına girdik!... Nitekim, ülke ekonomisinin dibe vurmasıyla birlikte -pek azı, nitelikli olan- o masraflı diziler ve yarışma programları da böylelikle sona ermiş oldu!... Bir anlamda da iyi oldu, çünkü hangi yapımın topluma faydalı ya da zararlı olduğu açığa çıktı. Aklımızı başımıza toplamanın ve izleyiciye güzel şeyler verebilmenin bilincine erişebilmek için, illâ da ekonomik bir darboğazdan geçmemiz mi gerekiyordu?!... İllâ bir ders mi gerekiyordu?!... İllâ ki, burnumuzun sürtülmesi mi gerekiyordu?!... İşte insanoğlu; bazen -yaradılışı gereği- haddini aşarak havalara girebiliyor, kendini, lâyık olmadığı kılıflarla sergileyebiliyor ve sunabiliyor toplum karşısında?!... Ne diyelim biliyor musunuz?... Ders ve ibret olsun bütün bu yaşadığımız hâller ve gerçekler!... Güzellik, iyilik ve doğruluk "kesâfete" dönüşmez... Ancak ibret ve ders alınırsa şayet, "Kesâfetten letâfet" doğabilir!... Fırsatlar hâlâ elimizde... Yeter ki, burunlar sürtülsün!!...