İşte, 2002'nin hüzünlü bayramı... TV kanallarından güzel ülkemizin kahır, çile ve felâket manzaralarına şahit olmamak, paylaşmamak ve yaşamamak artık kesinlikle elde olan bir şey değil!... Bir yanda bayram öncesi uzun kuyruklarda emekli maaşını almak üzere saâtler boyu bekleyen yaşlılarımızın ölümle sonuçlanan hazin dramı, öte yandan bir gecede o emekli maaşının en az on mislini sefâhat aleminde yiyen bir tabaka?!... Memleketten bu felâket manzaraları ve TV kanallarından yansıyan bu acı gerçekler sürekli yüreğimizi dağlayıp duruyor!... Milyonlarca insan ülkemizde hayatlarına bir mânâ katmak ve dengeyi bulmak için ömrü boyunca, ya çok zorlu bir uğraş veriyor ya da vermiyor... Çoğu insanı dengeden uzaklaştıran ise, modern çağın "duruma göre dürüstlük" anlayışı... Bu durum, boynumuza bağlanmış ve bizim de kabul ettiğimiz öyle bir taş ki, bizi işlevsizliğin derin sularına çekip batırıyor ve sonunda hem ahlâki hem de ekonomik açıdan iflâsa sürüklüyor... Bu kepaze anlayış; beyinlerimizi kısırlaştıran, aldanmalarla dolduran, yüreklerimizi katılaştıran ve bozan, en kötü duygularımızı tetikleyen, ruhumuzda kötü niyet çiçeklerinin yeşermesine sebep olan bir sahtekârlık virüsü sanki... Bütün mesele; kendi kendimizin başına açtığımız tekrarlayan sıkıntıları ve sorunları nasıl çözeceğimizi öğrenmekten geçiyor oysa!... Günümüzün aldatıcı "Duruma göre dürüstlük" anlayışı çerçevesinde yaşamaktansa, beyinlerimizde, gönüllerimizde ve ruhumuzda başıboş koşturan sahtekârlık virüsünü öldürerek "doğruluk" serumuyla pekâlâ kendimizi tedâvi edebiliriz!!... Yapmamız gereken tek şey, doğru sonuçları almak için doğru düşünmek, doğru konuşmak ve doğru olanı yapmak konusunda kararlı olmak!... Bu asıl görevse, doğrudan doğruya günümüzde medyaya; özellikle TV kanallarına düşmüyor mu?!... Mübarek bayramınızı en candan duygularımla tebrik ederim!...