Mübarek ramazan ayının on gününü geride bırakırken TV kanallarında hâlâ gözle görülür, dişe tırnağa dokunur, bu aya özel ve özgün bir program izlediğimizi söylemek maalesef çok zor. Özellikle ulusal kanallara bakıyorum; "11 ayın sultanı"nı yok sayarcasına devam ediyor yayınlarına. Günün yirmi dört saatine sıkıştırılmış birkaç iftar, sahur haberi ve belgeseliyle geçiştiriliyor bu güzel ay bana göre."Peki kardeşim, sen ne bekliyorsun, nasıl bir yapım bekliyorsun bu aya uygun?" diyecek bir görüş mutlak olacaktır. Son derece saygı duymakla birlikte ben de "Bir tek şey bekliyorum" diye cevap veririm. Evet, birçok sağduyulu ve bilinçli seyirci gibi ben de gerek normal aylarda gerekse müstesnâ aylar ve bayramlarda TV kanallarından çok önemli bir şeyi bekliyorum yıllar boyu bıkmadan ve usanmadan. Yukarıda "Gözle görülür, dişe tırnağa dokunur" programlardan kastım ve rahatsızlığım -hangi tür program olursa olsun- içinde "Gönül" olmayışı!. Elbet Gönül Hanımdan bahsetmiyorum. Bu "Gönül" öyle candan, öyle içten bir şey ki; ister yemeğe, ister iletişime, isterseniz bir programa katın, sonucunda tadına, keyfine ve hazzına doyum olmayan muhteşem bir mânâyla muhâtap olursunuz. Seyirci elbet "Zap"lar o kanaldan bu kanala; gönlündeki tercümanını bulamayınca. Dikkât ediyorum bazı dinî sohbetler dahi gönülsüz yapılıyor; tekdüze, sıradan ve harcıâlem. İşimiz sadece cilâya ve ambalaja kalsaydı çok rahat ederdik ama kazın ayağı göründüğü gibi değil. Gönüller pas tutarsa, işte o zaman hâlimiz yaman ve perişan!!... İçinde pir parça da olsa ürününüze ve üretiminize "Gönül" eklemeyi aslâ ihmâl etmeyin reyting savaşçıları!...