Paldır-küldür yaşıyoruz... Estetikten, mutluluktan, huzurdan, saygıdan, sevgiden, anlayıştan, paylaşımdan, incelikten, hoşgörüden, kültürden, adaletten uzak bir hayat!... En açık göstergesi ise, kitle iletişim araçları ve tabii ki başta televizyon!... "Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan" misâli, "Televizyon mu izleyicinin aynası, izleyici mi televizyonun?!..." İşte buna siz değerli okurlar karar verin!... Bir yanda Ağustos ayının kavurucu ve nemli sıcakları, diğer yandan ekonomik krizin buhranı!... "Özeleştiri"den, "Empati"den, "Sinerji"den, "İnisiyatif"ten, "İstişâre"den, "Sağduyu"dan, "Sevgi"den ve "Motivasyon" kavramlarından uzak bir TV yayıncılık anlayışıyla karşı karşıyayız!... Her yaz dönemi, uyuyan televizyondan bir şeyler beklemenin artık hâli ve umudu kalmadı.. Her geçen an, "Yüce değerler" adına çok şey yitirilmekte!... Kayda değer hemen hiçbir şey yok TV kanallarımızda!... Haber bültenlerinde sürekli ekonomik kriz, trafik kazaları, şiddet ve vahşet ya da sefahât aleminden görüntüler!... Hep uç noktaların tezahürleri?!... Bir yanda izleyiciyi oyalayan yarışma porgramları, öte yandan abuk-sabuk dedikodu haberleriyle "Paparazzi"ler?!... "Nereye gidiyor bu ülkenin hâli?" diye sorup boşuna kendimizi yormamızın anlamı var mı?... "Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır!" diyenler var ya?!... Herşeye rağmen TV, içinde bulunduğumuz durumu -bir anlamda- çok iyi yansıtıyor; "Güleriz ağlanacak hâlimize" misâli... Keşke biz yazarlar, yaşanılmasını özlemle beklediğimiz birçok güzelliği aksettirebilsek!... Ancak "Acı gerçekler"le karşı karşıyayken, avutmadan gayrı, ne kalırdı geriye o zaman?!...