Uzun zamandan beridir, televizyon kanallarında beni son derece rahatsız eden bir konuyu paylaşmak istiyorum bu hafta da, siz değerli okuyucularımla birlikte... Açıkçası, hangi televizyon kanalı ya da programı olursa olsun, programları sunanlarla birlikte bu programlara davet edilen konuşmacıların konuşma tarzları ve üslûplarından söz etmek istiyorum bugün de... Bir defa, gerçek hüviyetteki aydın, gazeteci-yazar, bilim adamı, sunucu, siyasetçi ve sanatçıları tamamıyla tecrit edelim; ki eleştiriden muaf tutacağım bu şahsiyetlerin sayısı maâlesef yok denecek kadar az!.. Eleştirim; televizyon kanallarında sürekli arz-ı endam eyleyen ve her alanda izlediğimiz şahısların konuşmaya çalıştıkları güzelim Türkçemizle birlikte, düşünce ve duygularını aktarma özürlü oluşlarıyla ilgili... Yüzde doksan itibariyle TV kanalları aracılığıyla her kimi izliyorsam, öncelikle kelime haznesinin çok zayıf olduğunu fark etmemek mümkün değil... Özellikle medya dünyasında adından sıkça söz edilen birçok ünlü, konuşma özürlü ve maâlesef TV kanallarını da maşa olarak kullanıyor. Bu durum çoğu TV kanalının da zaten umurunda değil, çünkü alan razı, veren razı; reyting uğruna... Çoğunluktaki bu şahısların konuşma tarzlarını biraz daha dikkâtli izlediğimizde özellikle "Hani ve yani" kelimelerini son derece uygunsuz bir biçimde kullanmaya çalıştıklarını ve gereksiz ifadelerine serpiştirdiklerini rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz... Bu şahısları, isimleri ve ünlüleri, siz değerli okur ve seyircilerimiz çok rahatlıkla tespit edebilirsiniz... Tabii ki ardından, halk röportajlarında bolca "Hani, yani" ve hattâ "Şey... Şey yapmak... Iııı...Eeee...İşte...Vardı ya...Ondan sonra..." gibi sığınma sözcüklerini vatandaşımızdan işitmeniz işten bile değil!... İşte sözüm; ekran aracılığıyla millete derdini anlatmak isteyen o konuşma özürlülerine! ...Onlar kendilerini çok iyi bilirler!... Ve bugünün son sözü: "Dilini kaybeden bir millet, her şeyini kaybetmiş demektir!!..." (Peyami Safâ)