Bu hafta da, televizyon seyreden insanların davranışlarını ve duygularını, günlük yaşantıları sırasında takip etmek için yapılan ilginç bir çalışmadan söz etmek istiyorum değerli okurlarım... Kalıtımcılara üzerilerinde taşımaları için birer cihaz verilmiş ve günde 6-8 kez gelişigüzel olarak bu cihaz aracılığıyla sinyal gönderilmiş. Sinyali aldıkları anda katılımcılar ne yaptıklarını ve ne hissettiklerini not etmişler. O anda televizyon seyreden kişilerin kendilerini rahatlamış ve pasif hissettikleri belirlenmiş. İlginç olan ise, televizyon kapatıldığında rahatlama duygusunun sona ermesi, ancak pasiflik ve düşük uyarılma durumunun devam etmesi. Araştırmaya katılanlar, televizyonun bir şekilde enerjilerini çekip aldığını ve kendilerini tükenmiş, bitkin hissettirdiğini yansıtmışlar. Bu kişiler televizyon seyrettikten sonra, öncesine oranla herhangi bir şeye daha zor yoğunlaştıklarını da söylemişler. Ancak bu durumun aksine, kitap okuduktan sonra, çok nadir olarak bu tür problemlerle karşılaşmışlar. Spor yaptıkları ya da hobilerle uğraştıktan sonra da ruh hallerinde düzelmeler, iyileşmeler kaydetmişler. Ancak bu çalışmada ortaya çıkan bir başka sonuç, çok fazla TV seyredenlerin, az TV seyredenlerden çok daha az zevk aldıkları. Bazıları fazla zevk almamanın yanı sıra, daha üretken, daha yararlı bir iş yapmadıkları için suçluluk ve rahatsızlık da duymuşlar. Japonya, İngiltere ve ABD'de yapılan bu araştırmalar, bu suçluluk duygusunun, gelir düzeyi düşük gruplarda daha fazla oluştuğunu göstermiş. "Sihirli kutu"ya fazla kapılmanın acı sonuçları maâlesef böyle. Bizden duyurması!..