Ramazanın bitmesine iki haftadan az bir süre kalmasına, yani bayramın başlamasına tam 12 gün kala, "Godo'yu Beklerken" adlı tiyatro oyunundaki gibi genelde nitelikli programlar aradık durduk. Bu gidişatla da daha çok bekleriz. Bir iletişimsizliktir almış başını gidiyor, başı da maalesef televizyon denilen "aptal kutusu"çekiyor. Ömrümüzün en güzel saatlerini -bir "Kara Sevda"ya tutulmuşçasına- hemen her gece televizyon karşısında geçiriyoruz. Böylesine bilinçsiz bir seyir sonucunda hem düşünmeyi hem de konuşmayı unutan ucûbe varlıklara dönüşmeyeceğimizi kim garanti edebilir?!... Bakın Kandevski bu konuda neler söylemiş: "Bir gün insan 'virgül'ü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu. Ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün 'ünlem'i kaybetti. Alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı. Artık ne bir şeye kızıyor ne de bir şeye seviniyordu. Bir süre sonra 'soru işareti'ni kaybetti ve soru sormaz oldu. Hiçbir şey ama hiçbir şey onu ilgilendirmiyordu. Ne kâinat ne dünya ne de kendi umurundaydı. Birkaç yıl sonra 'iki nokta üst üste işareti'ni kaybetti. Ve davranış sebebini başkalarına açıklamaktan vazgeçti. Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız 'tırnak işareti' kaldı. Kendine has tek düşüncesi yoktu. Son 'nokta'ya geldiğinde, düşünmeyi ve konuşmayıunutmuş durumdaydı..." Kandevski'nin bu acı sözleri, mübarek ramazan ve önümüzdeki bayramın bereketiyle umarım gerçekleşmez. Gerek iletişim kurarken gerekse TV izlerken muhabbet dâim üzerinize olsun efendim!...