TV kanalları içinde bugüne kadar izleyiciye gerçekten değer veren bir yarışma programı olan "Kim 500 Milyar İster" gönülleri fethetmeye devam ediyor. Şöyle bir düşünün, günlerce hâttâ aylarca telefona sarılıp sonunda yarışmacı olmaya hak kazanıyorsunuz. Bu arada da, dünyadaki gelişmeleri takip edip, belki de daha önce sizi hiç cezbetmeyen diyarlara yelken açıyor ve bu yarışma sayesinde, dünyanın varoluşundan bugüne kadar neler yaşanmışsa, yakından tanıma imkanını da buluyorsunuz. Kısacası, günümüze damgasını vurmuş her hadise, bu süreç içerisinde eğitim hayatımızda kazanamadığımız bilgiye de bizi ulaştırmış oluyor. İşte yarışmaya hazırsınız. En hızlı sıralamayı siz yaptınız ve Kenan Işık'ın karşısındaki o koltuk artık sizin. Sizin ama, orası evinizin koltuğu değil. Dolayısıyla bir hayli heyecanlısınız. Seyirciler dört bir tarafınızı çevirmiş ve Kenan Işık karşınızda. Haliyle önce derin bir nefes alıyorsunuz ve yarışma başlıyor. Başlıyor ama televizyon önündeki milyonlarca insan da sizinle birlikte yarışıyor. Sizinle heyecanlanıp sizinle seviniyor. Seyirci bilmediği soru karşısında ya o anda ansiklopedi karıştırıyor ya da yanındaki kişilerle mantık yürütüp doğru cevabı sizinle birlikte aramaya başlıyor. Böylece, kültür, sanat ve güncel ağırlıklı sorular, izleyiciyi etkinleştiriyor, özgüvenini kazandırıyor ve kişiyi sosyalleştiriyor. İşte, sağduyulu seyircinin gözünden hiçbir şey kaçmıyor. Tuttu mu tutuyor, sevmedi mi de sevmiyor. Yani "zorla güzellik olmuyor." "Kim 500 Milyar İster"i, bugüne kadar, niteliğini bozmadan yayınlayanları ve yapımcılarını kutluyorum.