Bir bakıyorsunuz bir anda en az sekiz ulusal televizyon kanalında reklamlar var. O anda bir başka kanala geçeyim derken bakıyorsun aynı reklam o kanalda da oynuyor, bir başka kanala daha geçiyorsunuz gene aynı reklam! Sinirlenmemek elde değil! Sanki aralarında sözleşmişler gibi?!... Bu temcit pilavı makinesinden o anda kurtulmanın tek yolu hiç olmazsa o an için başka bir şeyle ilgilenmek ya da televizyonu kapatmak ve bilinçli bir TV izleyeni olabilmek için neler yapmamız gerektiğini bir kez daha düşünmek!... Muhabbeti, teşekkür etmeyi, mektup yazmayı ve mektup beklemeyi unuttuk. Adeta sun'i teneffüsle yaşıyoruz. Hormonlu gıdalarla besleniyor, iletişimde de sanal âlemlerle oyalanıyoruz ve bir daha gelmeyecek olan zaman ya da o an çok hızlı ve bomboş bir şekilde akıp geçiyor... 'Kitle İletişim Araçları'nın çok renkliliği, cazibesi, haber alma özgürlüğüyle dünyada olup biteni evimize, ayağımıza getiren en etkili aracı, televizyon. Bu sihirli kutunun, eğlenmek, bilgilenmek kadar, düşünmeyi, muhabbeti ve iletişimi körelten yanları olduğu da önemli bir gerçek. Örneğin milletçe futbolu seviyor ve zaman zaman hayatımızın önemli bir bölümünü oluşturabiliyor bu rekabet oyunu. Ancak bizler sağlıklı kalabilmek için acaba spor yapabiliyor muyuz, sağlıklı beslenebiliyor muyuz?!... Geneldeki klasik mazeret tipi bizde malum: "Efendim pek vaktim olmuyor, pek imkânım da olmuyor..." Başka yönlerden fedakârlık göstererek, örneğin -illa da spor salonuna gitmeden de- haftada üç gün yarımşar saat yürüyerek spor yapabilir, abur cubur yemeden de sağlıklı kalabiliriz. Yani TV dünyası, seyircileri bazı reklamlardaki abur cuburluğa, Televole'lerdeki özentiye ve dedikoduya, spor deyince de sadece futbola yönlendiriyorsa, bizlerin de bilinçli bir biçimde bu tuzaklara düşmeden, muhabbetle bütünleşmemiz her an elimizde!...