TV yayıncılığı böyle gitmez. İş iyiden iyiye çığırından çıktı. Yayıncılık anlayışı tam anlamıyla dibe vurdu. Seyirciyle düpedüz alay ediliyor ve sömürülüyor. Seyirci ise, âdetâ yoldan çıkarıcı bir ayin ve büyüye kapılmışçasına ve kontrolsüz bir biçimdeki izleme alışkanlığıyla kumanda cihazına saldırıyor. Afyona, zehire, alkole sarılmak gibi bir durum bu. RTÜK ne yapıyor?!... Yıllardır Mecliste bekleyen "Kanal ve Frekans Tahsisi Kanunu" ne âlemde?!.. İzlediğimiz yerli dizinin süresi 60 dakika civarında. Yasal süre olarak; dizi arasında, 5 dakikayı geçmemek üzere en fazla iki defa reklâm verilebilir, o da, aralarında, 20'şer dakikalık ara olması kaydıyla. Gel gör ki, bu kural saygısızca çiğnenerek, tam bir dizi filmin süresi kadar da reklâm yayınlanıyor. Pes doğrusu!.. Bu durumda "Kimler uyuyor ya da bu eziyete ve rezalete kimler izin veriyor" diye sormazlar mı?.. Yayınların dağılımına baktığımızda, eğlence ve yarışma programlarıyla birlikte yerli dizilerde de; seyircilere, ailelere ve en önemlisi geleceğimizin teminatı olan biricik yavrucaklarımıza son derece kötü örnek oluşturan "İletişim Cinayetleri"ne şahit oluyoruz hep birlikte!... Özellikle ekran önünden ahkâm kesen bazı sunucu, yorumcu ve yarışma eleştirmenleri (bozuntuları), korkunç derecede konuşma, ses tonu ve beden dili cinayetleri işliyor. Ve bu duruma da bir "Dur!!!..." diyen yok?!.. Televizyon yayınlarında, niteliksiz yayınlar, duygu sömürüsü ve "İletişim Cinayeti İşleyenler" o kadar fazla ki, iyilere yer kalmadı!!...