Müstesnâ güzellikte bir tınısı olan şiir dili Türkçe'mize sahip çıkmadıkça ve günlük yaşantımızda hâl-i hazırda ortalama 400 kelimeyle kendimizi ifade etme sıkıntısını yaşadığımız sürece -ki bu gidişle yakında 200 ya da 100'lere düşmekle birlikte- birbirimizi hiç anlayamayacağımız bir "İletişim Depremi"yle yüz yüze kalmanın arifesini de hazırlıyoruz demektir. Başta TV ve Radyo kanallarında Türkçe katliâmı yaşanırken, neyse ki birileri de bu gidişâta bir son vermenin yollarını arıyor. Örneğin AK Parti Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, "Türkçe'nin kullanılmasına İlişkin Yasa Teklifi" hazırlayarak, ticari kuruluşların ad ve unvanlarının Türkçe olması, ilköğretim okullarında Türk Dili ve Edebiyatı'yla ilgili sınavlardan başarılı olamayanların mezun olamaması, radyo ve televizyonlarda "Sunuculuk Belgesi Zorunluluğu" getirilmesini önerdi. Akgün, bugün Türkiye'de sık sık göze çarpan sözlü ve yazılı anlatım kusurları, bozuk cümleler ve söyleyiş yanlışlıkları, basın-yayın organlarındaki özensizlikler, sokak ve caddelerde bulunan tabelâlardaki yabancı sözcük hastalığının Türkçe'nin geleceği için önemli bir tehlike oluşturduğunu söyledi. Dile karşı sorumsuzluğun böyle devam etmesi halinde Türkçe'nin 14. yüzyıldaki sadece halk arasında konuşulan duruma düşeceği uyarısında bulunan Akgün, "Büyük ihmâle uğramış olan Türkçe'nin durumuna çok üzülen 14. yüzyıl divan şairi Âşık Paşa'nın 'Türk diline kimse bakmaz idi, Türkler'e hiç gönül akmaz idi' sözlerindeki sıkıntı ve sorunları bugün de yaşamamak için gereken özeni göstermek ve bilinçli davranmak zorundayız" dedi. Gazan mübârek olsun, Sn. Akgün ve senin gibi gayret gösterenlere de!..