Reklâmlarda, televizyon dizilerinde, haber programlarında Türkçe'nin kullanımına yönelik hükümler sadece TRT'nin mevzuatında yer alıyor ve uygulanıyor. Özel radyo ve televizyonlar için de RTÜK mevzuatı dışında herhangi bir yasal uygulama yok. Yasalara, yönetmeliklere rağmen Türkçe'nin kullanımında ne yazık ki bir boşvermişlik, aldırmazlık var. Cep telefolarında gönderdiğimiz kısa iletilerde (SMS) ğ,ş, harfleri yok. Avuç içi bilgisayarlardaki çizgi klavyede ve el yazısının kullanıldığı alanda Türkçe karakterler çıkmıyor. Bütün bunlar hepimizin gözü önünde oluyor. Herkes sessiz... ......... Yukarıdaki bu sözler, kendisine yüzde yüz katıldığım, Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın'a ait. Türkçe'nin söz varlığı, ses ve biçim yapısıyla sorunsuz bir dil olduğunu belirten Prof. Akalın, yazı dili Türkçe'sinde de hemen her kavram için Türkçe karşılık varken yabancı kökenli sözcüklerin kullanılmasının, işyerlerine yabancı adlar verilmesinin anlamsız olduğunu da açıkladı. Bu dil kirliliğinin ve "Türkçe Katliamı"nın baş sorumlusu kanaatimce ve büyük çoğunlukla özel TV kanallarıyla radyolardır... Merhum Peyami Safa'nın sözünü hatırlatarak yeri geldiğinde bu köşede hep yazdım ve vurguladım; "Dilini kaybetmiş bir millet her şeyini kaybetmiştir" diye... Maalesef günümüz özel TV kanalları ve radyolarının çoğunda dil kirliliğinin yanı sıra, bazı programlarda, yarışmalarda, dizilerde, sunuşlarda ve röportajlarda, seyirci ve dinleyiciyi hiçe sayan son derece rahatsız edici "Üslûp Cinayetleri" de işleniyor!... Seyirci ne yapsın?!...