"Ne zaman bu soğuk hava yurdu terk edecek?... Hâlâ sıcaklar gelmedi..." gibi yakınmalar, geçen haftadan itibaren sona erdi. Özellikle İstanbul, baharı yaşamadan âniden yaza girince, bu kez, "Bu ne sıcak yâhu!... Sıcaktan bunaldık!..." gibisinden yakınmalar başladı. İfrat ve terfidi alışkanlık hâline getiren insanoğlu iklimleri de kendine benzetti! Orta yok; ya çok soğuk ya da çok sıcak... TV yayınları da öyle. Ya -duygu sömürüsü yaparak- ağlatıyor, ya da oynatıyor! Genelde dizilerden eğlence programlarına, haberlerden -âdetâ kadınlar hamamına dönmüş- bazı açık oturumlara kadar... Orta yok; ya ağlat ya da oynat!.. Peki orta nedir, nasıl olur? Orta, dengedir, dozdur, ölçüdür. Önce güven sonra da tutarlılık gerektirir. TV kanallarının bütününden, maalesef ortayı beklemek bir hülyâ olur çünkü reyting canavarı gücünü ifrat ve tefritten alır. Çünkü gerçeği büyültmek ya da küçültmekle bilgisizler güldürülebilir veyâ ağlatılabilir. Ancak bilgili ve bilinçli olanlar, azınlıkta olsalar bile, birçok kuru gürültü, gereksiz bilgi ve kalabalıktan daha önemlidir. Tutarlı yayıncılık anlayışı şayet genele hâkim olsaydı, reyting denilen olgu, hâliyle "İtibar edilene" dönüşür ve nitelikli bir rekabet başlardı. Eh, bu mümkün olamayacağına göre bilenler dâimâ üzülecek ancak birçok gereksiz yapımlar karşısında da dâimâ muteber kalacaklardır. "Tazıya tut, tavşana kaç!" misâli zihniyetler yüzyıllar boyu devam ettiğine göre, bizler, hiç olmazsa, bizlere yakışır TV yayın, yapım ve haberleri bilinçli bir biçimde izlemeye devam edelim!.. "Görelim -sonucundan asla şüphe duymadığımız- Mevlâm neyler, neylerse güzel eyler!.." Darısı "İfrat ve terfide kaçanların" başına!!...