Pastırma sıcaklarını saymazsak yaz mevsimi bitti sayılır. İnsanlar üç aylık yaz mevsiminde, birkaç gün de olsa kendilerini oraya buraya atarak dinlendirmeye, yoğun iş ve okul dönemine hazırlamaya çalıştı. Televizyon kanallarından medet ummaya çalışanlarsa avuçlarını yaladı, çünkü yayınlar cılkı çıkmış tekrarlarla doluydu. Yani ekran yaz uykusundaydı. Yaz mevsiminin sona ermesiyle birlikte TV kanallarında şimdilerde hummalı bir çalışma var. TV kanalları, daha iyi rekabet etmek, daha fazla reyting toplamak; daha doğrusu reklam pastasından daha fazla bir pay almanın hazırlığı, planı ve programı içindeler. Yani yeni yayın dönemi başlıyor!... Gördüğümüz ve takip ettiğimiz kadarıyla, özel TV kanalları karşısında iddialı bir biçimde hazırlık yapan TRT var. Bence olmalı da. Hatta, bir devlet radyo ve televizyon kuruluşu olarak TRT, kendini öyle bir yenilemeli, öyle bir hazırlamalı ki; nitelikli haber, yayın ve yapımlarla diğer özel yayın kuruluşlarına bir örnek, bir model olabilsin. İnsan faktörünü, insanca; iletişimi, olayları, doğayı olduğu gibi ama ustaca yorumlayarak, bir sanat eseri edasıyla ekrana ve seyircilerine taşıyan bir TV yayın anlayışına çok ama çok ihtiyacımız var. Bu noktada en önemli görev ve sorumluluk elbette ki TRT'ye düşüyor. Ve hepimizin bir başka önemli beklentisi ise, özel TV kuruluşlarıyla ilgili mecliste bekleyen "Frekans ve Kanal tahsisi Kanunu"nun bir an önce adil bir biçimde çıkmış olması. Tabii bu arada TRT'yi, bir BBC kurumu gibi özerkleştirmeyi de unutmadan!... Bütün Radyo ve TV kanallarının -halka hizmette- yeni dönemde şansı ve başarısı bol olsun!...