Ülkemiz, siyaset, yönetim, hukuk, bürokrasi, ekonomi ve özellikle demokrasi yönünden çok hassas ve karmaşık bir süreçten ve sınavdan geçiyor. Bütün bu olup bitenleri elbet kitle iletişim araçları içerisindeki en etkin bir güce sahip olan TV Kanalları sayesinde takip edebiliyoruz. Tabii ki bu arada basın kuruluşlarını yani gazeteleri de yabana atmayalım. Çeşitli açıklamalar, yazılar ve yorumlar özellikle, TV Kanalları tarafından ülkemiz seyircisine ulaştırılıyor. Karmaşık günler yaşadığımız günümüzde kitle iletişim araçları, -Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu bile bile- gene de çok büyük bir sınavdan geçmekte... Hakikatte, medya da bir ulustur; bir millettir, toplumdur, halktır ve bir vatandaş yani bir bireydir. Çünkü insansız ve milletsiz bir medya düşünülemez!.. Dolayısıyla ve özellikle, TV seyircisinin en çok -doğru- bilinçlendirilmesi ve bilgilendirilmesi gereken dönemlerden birini yaşamaktayız. TV haber ve haber programlarıyla, açık oturumlarla, söyleşilerle ve stüdyolara çağrılan çeşitli konuklarla yapılan ve yapılacak yorumların son derece sağduyulu ve adil gerçekleşmesi gereken bir süreci yaşadığımızı da hatırlatmak isterim böylece değerli TV kurmaylarına!.. Neyse ki bu arada, bu toplumsal tansiyonu bir nebze olsun düşüren harika bir olay gerçekleşti; ülkemizin ve hattâ dünyanın muhteşem şehirlerinden biri olan İstanbul'umuzda. Kadıköy semtinin Fenerbahçe Stadyumunda, Fenerbahçe Futbol Takımımız geçen çarşamba gecesi, İngiltere'nin dünyanın en güçlü futbol takımlarından biri olan Chelsea'yi 2-1 yenerek Türkiye'nin gururunu bütün dünyaya duyurmuş ve taşımış oldu. İnşallah rövanşı da alırız. Sana can-ı gönülden tebrikler Fenerbahçe!!...