2004 yılının ilk cumartesi gününden merhaba, sevgili okurlar ve TV izleyicileri... Gününü en fazla TV karşısında geçiren ülkelerin başında geliyoruz maâlesef. Gazetelerin TV sayfasından, yayın ve programların saatlerini hiç takip etmeden oturuyoruz ekran karşısına ve hababam "Zap"lıyoruz. O "büyülü" ve "sihirli" kutudan bilinçli bir biçimde yararlanmak yerine esiri oluyoruz ardı ardına yayınlanan bütün programların.. Beynimiz sürekli bir işgâle; işgâl ne kelime, dumûra uğruyor. Böylece TV sürekli aktif, bizlerse pasif konuma girmiş oluyoruz. Sık sık da "Reaktif" yani muhalif bir rol üstleniyoruz. Buna örnek vermek gerekirse; TV yayınlarının bütününe esir olmakla (pasif) kalmayıp sürekli muhalefet ediyoruz. "Çocuklar TV seyretmesin, zararlıdır" diyor, fakat bizler karşısına kurulup bütün yapımları ezberliyoruz. Ruh ve beden sağlığından hemen sonra gelen; bir türlü kıymetini bilemediğimiz, hoyratça israf ettiğimiz, bir daha asla geriye gelmeyecek ve elbet bir gün tükenecek olan çok anlamlı bir hazinenin sahibiyiz ama farkında değiliz. O hazinenin adı zaman!.. "Ne çabuk geçti, zamanın da bereketi kalmadı" diyoruz ama o zamanı bereketsiz bir biçime sokan da bizleriz. Ve maâlesef, güzel fikirler ve eylemler yerine sürekli mâzeret üreten bir toplum olup çıktık. Özeleştiri varken, moral bozan bir kimlik tablosu sunuyoruz karşımızdakilere. Hâliyle bizler TV yapımlarını modelliyor, çocuklar da bizleri. Başrol oyuncusu ve sorumlusu ise elbette TV kanalları. İnsana insanca yakışan ve nitelikli programların artması dileğiyle; sağlıklı, huzurlu, barış ve sevgi dolu bir yıl hepimize armağan olsun!..