Yakınların öldükçe yüreğin yasak koyduğu şarkıların sayısı artar. Şiir değil, şarkılar nedense... Mesela, babanı kaybedersin hiç beklemediğin anda... Nilüfer'in -başarıyla- söylediği "Çok Uzaklarda" şarkısı senin için yasaklılar listesine girmiştir artık. "Deli dolu günler, hayat güzeldi Kahkahalarıyla günler geçerdi, Ellerim uzanmaz dokunamam ki, Özlediğim şimdi çok uzaklarda..." Oysa Cemal Süreya çıkagelir, bir kıtacık şiiriyle, kapınız açıktır: "Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kez öldü, kör oldum. Yıkadılar, aldılar, götürdüler. Babamdan ummazdım bunu, kör oldum." Annesini kaybedenler için Kibariye'yi dinlemek imkânsızdır artık... "Biz bize yaşarken geldik oyuna, Eller kadir kıymet bilmiyor annem, Senin kadar kimse sevmiyor annem"in melodisi yasaklıdır. Oysa şiirin geçiş üstünlüğü var dediğim gibi... Üstad'ın Anneciğim'i mesela: "Gözlerinde aksi bir derin hiçin Kanadın yayılmış, çırpınmak için; Bu kış yolculuk var, diyorsa için, Beni de beraber al anneciğim!" Ya da hüzün "hayırsız biri" olarak çıkar gelir. Yanık bir intizar türküsüne önce kulak kabartıp, sonra kulaklarını kapatırsın: "Dillerim lal dokunmayın, Aşkı bende, sokulmayın. Başımı bana eğdirdi, Bu yarayı kanatmayın..." >> Ninem diyor ki: Acı acıyı bastırır, su sancıyı.