Deniz, orman, kaplıca. İhlas Armutlu Tatil köyü... Zeytin, çam ve iyot kokusunun usulca kucaklaştığı bu yer tıpkı mesut , dingin bir Sait Faik öyküsü... Gezi yazıları genelde böyle başlar ama umurumda değil. Doktor "iyi gelir" dedi geldim. Geldim de ne mi oldu? İlk yarım saatte koro halinde "Anam anam bacaklarım" diye mırıldanan bir sürü orta yaş üzeri arkadaşım oldu. "Bak kıtır kıtır ediyor, diz kapaklarım, bak bak" kendimi yaşlı teyzeyle eş zamanlı bacağı ileri geri sallarken buldum, eh sanırım ortama adapte oluyordum... Surat ifadesine bakılırsa yer gök yarılacak gibiydi: "Yağmur yağacak, romatizmalarım azdı" dedi birisi. "Yok anacım günde iki banyo alman şart " diye karşıladı diğeri. "Hanımkardeş, ince harfleri seçemezdi gözlerim ona bile iyi geldi" Yok daha neler, yahu ben nereye geldim?.. "Senin nen var kuzum" der gibi topluca bana baktıklarındaysa kekeleyerek, "Bende de Kontrfile romatizması var (kasaptaki dana et şablonundan görmüştüm)" dedim. Kesinlikle yanlış yerdeydim! Muhabbete malzeme bile bulamazken, biri ne dediğimi anlamadan kalkmak için müsaade istedim... Küstüm... Kendime de olmayan romatizmalarıma da... Küstüm ve yürüdüm. Az gittim uz gittim alışveriş merkezine girdim. Market arabalarının dairelere kadar götürebiliniyor olmasına sevindim. Sonunda arabam olmuştu. Hem de telbeygir, dört teker. Lakin çok heyecan yapmamalı. Aşırı hızda ve ani manevralarda denize çekiyor. Zabıtadan kaçan seyyar satıcı misali dağılan kirazları denize düşmeden yakalamak zor oluyor. Tek başına bir bayanın bile zevkle, alabildiğince özgür tatil yapabileceği plaj ve havuzları keşfetmek, metroya tam kapılar kapanırken yetişip binmek gibi. İşte şimdi keyfim yerine geldi... Havuzlarda bone takma şartı, hem hijyenik hem de seyirlik. Biri kesmiş de, sünnet düğünündeki ipe dizili balonlar havuza düşmüş gibi suyun üzeri. Anneniz ne kadar yana yatırmış ne kadar sırtüstü, kundak döneminize ışık tutan bir görüntü. Alabildiğince eğlen. Ne su sıçrattın diyen var, ne de gözüne haince saldıran aşırı klor. Hassasiyetle inceledim: Temiz, güvenli de; dipten giderken duvara toslamayı önleyen airbag teyzelerle... Kapalı havuza gelince, olabildiğince akustik. Sırf şarkı söylemek için bile gidilebilinir... Bol çayır çimen, oyun eğlence parkı olduğundan çocuklar dağılmış. Ortalıkta "Anneeeaaağ!" diye bağıran veletler yok. Aaa, kediler de yok hakikaten, onlara ne yapmışlar bilmiyorum... Akşamları yürüyüşe çıkmaksa pek keyifli. Havuzdu, denizdi, kaplıca suyuydu derken litrelik asidi kaçmış kola şişeleri gibi mayışık herkes. Bir dinginlik, bir sakinlik sormayın... Ayakları denize sallandırıp körfezin girişini, Mudanya'yı, balıkçı teknelerini, kayan yıldızları seyredebilir, çok canınız sıkılırsa da gelip geçene bakıp pembe beyazlık oranından kim ne kadar haşlak suda kalmış tahmin oyunu oynayabilirsiniz. Ezcümle keyifli bir yer.. Ninem diyor ki: Âşıkla aşık atılmaz... Profesör Mualla: Aşk ya sabır ya sefer gerektirir.