Bunları uygulayın Nasırların neden olduğu ağrı ve rahatsızlıktan kurtulmak ve onları yok etmeye çalışmak için uygulanabilecek adımlar şunlardır: * Badem yağı, E vitamini ya da lanolin içeren bir kremi nasırın üzerine yedirin. Böylece nasırın yumuşamasını ve eğer şanslıysanız küçülmesini sağlayabilirsiniz. * Ayakkabı giydiğiniz zaman ağrılı bölgenin korunması için üzerine normal yara bandı veya plaster takın. Bant veya plasteri 1 günden daha uzun bir süre nasırın üzerinde tutmayın ve çıkartırken nasırın etrafındaki cilde zarar vermemek için dikkat edin. * Nasırlı bölgeyi yumuşatmak için ılık suda bir süre tutun. Daha sonra fazla sert olmayan bir ponza taşı veya benzeri yumuşak bir aletle nasırlı bölgeyi hafifçe temizlemeye çalışın. Böylece nasırın oluşturduğu sertliği -ölü hücreleri- temizlemiş, bölgeyi rahatlatmış olacaksınız. * Giydiğiniz ayakkabıları ayak ve özellikle parmak bölgenize baskı yapmayacak şekil ve yumuşaklıkta seçin. Yürürken ayağınızın maruz kaldığı sürekli şokun emilmesi için ayakkabıların iyi durumda olması şarttır. Özellikle ayakkabı topuklarının yıpranması, vücut yükünün %25'ini çekmekte olan ayak tabanınızla kemiğinize aşırı ve yanlış yük binmesine neden olur. * Gece yatarken nasır bölgesine bir parça sarımsak veya soğan koyarak sarıp uyuyun. Asitleri nasırın yumuşamasına yardımcı olacaktır. Oluşmadan engellenir * Seçtiğiniz ayakkabının topuk ve baş parmak altındaki bölgelerinin yastıklı olmasına çalışın. Bu, ayağınızın doğal bir pozisyonda kalmasına neden olduğundan yararlıdır. * Parmak bölgesi geniş ve yuvarlak olan ayakkabılar seçtiğiniz takdirde parmaklarınıza bol yer kalacağı için parmak arasında nasır oluşması da önlenebilir. 6 santimetreden fazla topuklu ayakkabılardan kaçının. * Ayaklarınızı mutlaka iyi kurulayın. Pamuklu çorap giymeniz önerilir. Sürekli rutubet içinde duran ayaklarda cilt tahriş olur. Çoraplarınız nemlendiğinde temiz bir çiftle değiştirin. * Evde mümkün olduğu kadar yalın ayak dolaşın. Hiç kimse ile ortak havlu, çorap, ayakkabı kullanmayın. * Meyve ve sebze tüketin. Kızartma, kırmızı et, kafein, şeker ile fazla işlenmiş ve katkılı besinlerden uzak durun. * Yetersiz A, E vitamini ve potasyum nasır oluşumunu teşvik edebilir. Beslenme şeklinizde meyve, sebze ve lifli besinleri artırırsanız vücudunuza yardımcı olabilirsiniz. Muz ve havuç özellikle önerilir. Ayak ucu felsefe kitabı! Kupa mı fincan mı? İnce belli mi, Ajda bardağı mı? Demi iyi mi, açayım mı? Sırta yastık dayayalım mı? Kuru kuruya gitmiyorsa size börekler açayım mı? Bu çırpınışlar boşa. Misafiri mest eden bir ev sahibi olabilmek için tek bilinmesi gereken "Lisan-ı Ayak!" İçe kapanık: İki ayak neredeyse baş parmaklar birbirine değecek şekilde içe dönük. "Cık, yok şekerim; istesem söylemez miyim? Sofrayı kaldırdım da çıktık" tarzı cümleler savursa da ısrar edin. Biraz daha böreğin ucundan alacak, rahatladıkça ve ortama ısındıkça tatlıya yer kalmış mı kalmamış mı bilebilecektir. Ayakları da yan yana geldiği an, zamanı gelmiştir keyif çayını içecektir. Yüzeysel düşünür, uğurlu taşı; beş taş. Dik: Ayaklar halıyla dik açı yapacak şekilde, ayak parmakları yere temas ederken topuklar oturulan koltuğa dayalı. Bu, misafirin minyon olduğunun alameti olabilir. Dik ayak pozisyonu koltukta kısa kalan bacak boyunun, mama sandalyesine oturtulmuş çocuk görüntüsü vermemek adına kamufle çabasıdır. Hele de koltuk pofuduk, oturdukça içe göçen cins ise misafiriniz oldukça zor durumdadır. Sırtına yastık verin ya da dürümcü taburesine geçmesini teklif edin. Yarı dik: Yine benzer bir görüntü. Muhabbet hararetini korumakta. Ayak parmakları yere temas ederken, bu sefer topuklar koltuğa eğimli dayalı. Bacaklar ise ritmik sallanmakta. Misafirinizin bir derdi var! Freud bu ayak pozisyonunu, benzer şekilde 'tabanı duvara yarı dik dayalı naylon tuvalet terliklerinin' bilinçaltına işleyişi olarak ele almıştır. Freud, terapi olarak misafire anne karnındaki bebe pozisyonunu almadan lavabonun yerinin gösterilmesini benimser. Gizemli: Ayaklar yerle temasta fakat parmaklar içeri kıvrık. Misafir, bir şeyler saklıyor. Çayı sehpadan alırken yere damlatmış, yanındaki saksıdan sardunya fidesi çalmış olabilir. Ancak ayaklar hiç kımıldamıyor, üstelik kişi sürekli konuşarak sizi oyalamaya çalışıyorsa daha geniş düşünmek gerekir. Kıvrılmış parmakları inceleyin. Asi başparmak çoraptaki hakimiyet alanını genişletmiş, bir patates edasıyla özgürlüğünü ilan etmiş olabilir. Derhal misafirinizi yalnız bırakın! Ona, çorabını ayağıyla boşluk yapacak şekilde çekip, dürüp, parmakların altına saklamasına yetecek kadar zaman tanıyın. Eğer biraz vicdanınız var ise de, önü kapalı bir terlik getirin... Presli: Gizemliye benzer. Ayaklar yerle temasta. Sohbet esnasında aralıklarla ayak parmakları içe kıvrılıp, bir süre bükülü kalıp düzleşiyor... Misafiriniz aralıklarla yalan söylüyor. Hemen bir örnekle inceleyelim: Misafir şen şakrak havasını atarken küt diye ÖSS sorulur. Sendeler, ama hızlı toparlar; "Şekercim, Zoomoroloji'yi kazandı ama göndermedi bizim bey!" Ayaklara bakın; bırakın laf dinlemeyi ayaklara bakın! Bakın, parmakları içe büktü sıktı bıraktı... Bir palavra sıkarken bünye, benzer pres eylemiyle destek almakta. Bunun için de bedenin en uzak ve gözden ırak noktası olan ayakları seçmekte. Hiçbir şey yalanın ayaklara yansıyan kasılmalarını engelleyemez. Yahu, ben bu tezimin bir koşu patentini alayım da geleyim! Müsaadenizle... Haa, gitmeden ekleyeyim; "Dost başa düşman ayağa bakar, ne şimdi bu misafir ayakları?" diyenleriniz çıkabilir. Lakin ayaklara bakmam benim düşman olduğum anlamına mı gelmekte? Ayaklar baş olmuş benim suçum ne?