Bab-ı Esrar

A -
A +

Hastayım, keyifsizim, battaniyeye dolandım, televizyona daldım. Gribim, garibim, garipler... Çok garipler! Beş duyusundan herhangi biriyle dahi, dini içerikli cümle, makale, menkıbe, filmle temasta bulunmaktan hoşlanmayanlar bile sırlara kaldı. Her yer gizem insancıklarıyla dolu. Neler oluyor? Hangi kanalı açsam esrar perdesi aralanıyor. Gizemli Dünyalar, Saklı Dünyalar, Gizler Kapısı, Yürek Kapısı, ortada su şişesi... Hoş bir programdı ilki. Ama gelenek bozulmadı ve yine cılkı çıkarıldı. İzlenme oranının yüksekliği herkesin iştahını kabarttı ve yapay duygu destekli mitoz bölünmeler yaşandı. "Gel vatandaş geel, olağanüstü ve sıradan gerçeği aşan hayat hikayeleri bu kanalda!" İyican çok iyi, candan bir insandır. Ne var ki, fukaradır. Tasarruf olsun diye 'Sordum Sarı Çiçeğe' ilahileri söyleye söyleye saksıda domates fideleri yetiştirir. Büyüyünce onları keser, ekmeğine katık yapar. Kötücan çok fena biridir. Haindir, yalancıdır, çamurdur ve İyican'ın huzurunu kıskanır. Bir gün gizlice balkonuna atlar ve onun domates fidelerini çalar! (Püh! Ne istedin elin garibinden?) Öyle kötü biridir ki; bir eliyle fideleri yolarken, öbür eliyle içki içip kumar oynamakta, aklından da öz be öz yaşlı anasını burnuna Viks tıkayarak öldürme planları geçirmektedir. -Reklam- İyican çok üzgündür, hatta saçı başı dağıtmıştır. Gözyaşlarıyla çorak saksı toprağını sularken o da ne? Inının! Ak sakallı bir dede peydah olur... Yarı bele kadar sis ve pus içinde seslenir; "Ey evlat, sana bir sır vereyim mi?" İyican donar kalır! Inının... Tıss... Puss... "Fide yaz 3210'a gönder, fideler cebine gelsin!" İyican elini cebine bir atar; avuç dolusu domates tohumu ve üç çeyrek altın. Allahım, Allahım... Tam o sıradaaa! Kötücan'a salça kamyonu çarpar! İlahi adaletin son kefesi, Kötücan'ın başına tarım ilacı atan küçük uçak olarak düşer. Kötücan iyice bir ölür... Müzik, sis, sonra ses; "İyiliğin ve kötülüğün en bi gizemli öyküsünü ibretle izlediniz. Yaaa!.." Sunucunun Suratındaki ifade; "İyi ol ciğerimi ye..." Nereden geldik buraya? Hah; şimdi de çatır çatır herkesin kalp gözü açıldı. Neyin gözü? Sadece hormonlara ve gözlere hitap eden programların arasına sıkıştırılınca, bu hiçbir şeyin gözü değil, resmen inançları sömürü. Komik senaryolara senaryoyla çelişen oyuncular, üstüne bir de suflör tadında oyunculuklar eklenince sırlı vakalar şizofrenik sanrılarmış gibi sunuluyor. Flaş! Flaş! İzlerken kanınızı donduracak olaylar! Hımm, evet donuyorum; bu grip iyice sardı beni.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.