Dr.
Paul Ruskin, bir gün dersin konusu 'yaşlılık psikolojisi' iken, derse
ara verip öğrencilerine bir örnek anlatmaya karar veriyor.
"Hasta ne
konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler
geveliyor. Zaman, yer ya da kişi kavramı yok. Yalnız nasıl oluyorsa,
kendi adı söylendiğinde tepki veriyor! Son altı aydır onun yanındayım,
ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor ne de bakım yapılırken yardımcı
oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor... Dişleri
yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği
salyalarından dolayı sürekli leke içinde... Yürümüyor... Uykusu sürekli
düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor... Çoğu
zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken
sinirleniyor! Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan
bağırıyor..."
Bu olayı okuduktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar.
Öğrenciler,
bunu yapamayacaklarını söylerler. Ruskin, kendisinin bunu büyük bir
zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler
şaşırırlar. Daha sonra Dr. Ruskin hastanın fotoğrafını dolaştırmaya
başlar. Fotoğraftaki, doktorun altı aylık kızıdır. Dr. Ruskin, Amerikan
Tıp Birliği Dergisindeki makalesinde, (günümüzde çok yaşandığı gibi)
olaylara 'tek yönlü' bakış açımızın kişide nasıl 'farklı bir yaklaşım
duygusu' oluşturabileceğini anlatmaktadır. Belki de hayatta yaşadığımız
birçok şey bize ön yargılarımız ve bakış açılarımız tarafından
dayanılmaz ve zor gözükmektedir...
Ninem diyor ki; Iraklara bakan, önündeki çukura düşer.