Belgesel

A -
A +

Kime sorsan hep belgesel izliyor ama nedense şu leş programlar reyting rekorları kırıyor. Neyse, herkesin vebali kendine. Biz dönelim kendi belgeselimize…

 

Efem, Serengeti düzlüklerinde sıradan bir gün, kowamkabobo yeni güne uyanıyor. Çita Simba, bugünkü avdan eve eli boş dönüyor. Hojjtur, ama bize ne? Bizim konumuz tatlı bal porsuğu…

 

İsmi “bal porsuğu” olunca insan önce minnoş bir şey bekliyor. Ama yok!
Bu ufaklık, doğanın en çatlak ama en korkusuz karakterlerinden biri. Sevimli mi? Evet. Ama aynı zamanda Afrika’nın en gözü kara hayvanı!

 

Ne zehri? Kimin zehri? Ona işlemiyor!
Bal porsuğunun en tuhaf ve etkileyici özelliği, neredeyse hiçbir hayvan zehrine karşı etkilenmemesi.
Yılan mı soktu? Bayılıyor, evet… yere düşüyor, dili dışarıda bir süre hareketsiz kalıyor. Ama birkaç saat sonra "Heh! Ne oldu ya biraz uzanmışım..." diyerek uyanıp kaldığı yerden devam ediyor.

 

Düşünsene…
Kobra ısırıyor, bal porsuğu birkaç saatliğine baygın. Sonra uyanıyor…
Yılan hâlâ oradaysa?
Onu yemeğe devam ediyor!
Bu ne öz güven, bu ne metabolizma!

 

Zehirlere karşı olan bağışıklığı açıklanamamıştır. "Bir Allah’tan korkar" denilebilecek sanırım tek canlıdır. Densizdir, “cengâver” ruhludur, çöllerin kabadayısıdır vesselam...

 

Adı neden “bal porsuğu?”
Çünkü arı kovanlarına saldırıp balı mideye indiriyor. Arılar sokuyor mu? Evet.
Canı acıyor mu? Kimin umurunda! Derisi kalın, acıya dayanıklı.
Bal için kavga çıkarır, arı sokar, yılan sokar… ama bal porsuğu yılmaz!

 

O minik vücuda bu kadar cesaret nasıl sığmış?
Bal porsuğu sadece zehirlere değil, aslanlara, sırtlanlara ve hatta leoparlara bile kafa tutuyor.
Küçücük ama o kadar öz güvenli ki, ormanda “sen kimsin ya?” bakışı atmadığı canlı kalmamış olabilir.

 

Peki bu minik dev nerelerde yaşar?
Afrika’nın büyük kısmında, Orta Doğu’da ve Hindistan’ın bazı bölgelerinde görülüyor.
Yalnız takılır. Kazıcıdır. Çok zeki ve inatçıdır.
Her şeyi yer; yılan, böcek, bal, yumurta, meyve…
Ama en çok başına buyruk tavırlarıyla kalpleri fetheder.

 

Özetle;
Bal porsuğu doğanın minik ama karizmatik “delikanlısı” gibi.
Zehir mi? Güldürmeyin onu.
Tehdit mi? Kafana göre!
Bayılırsa da uyanır nasılsa…

 

Ve belki de bize şunu fısıldıyor;
“Düştüysen biraz yat, ama sonra kalk… Kaldığın yerden devam et!..”


Ninem diyor ki; Suya düşerek boğulmazsın; orada kalarak boğulursun!

 

 

 

Halime Gürbüz'ün önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.