İndiiim haavuz baaşınaa, Bir kız çıktııı karşıma, "Sevdaa?" nedir bilmedim, Güneşleneyim derken kız olmuş kömür karaaa... Kakao yağı sürmüş boynuna, sırtına; bronz olacağına görüntüsü tüp patlamış gibi suratına... Sevmem ben öyle şey. Bronzlaşmam, enginar yemem, perşembeleri sahneye çıkmam... Nayır Ferit! Biz ayrı dünyaların insanıyız. Sen, yirmi koruma faktörlü güneş kremi satan bir eczanenin üst katında yaşıyorsun. Ben ise plaj çantasında paket kağıtları ve daha iyi çeksin diye sehpa antenlerine tutturulan çatalları biriktiren, bronz pigment fakiri bir kızım. Ferit? Pıtt!... Allahım bir de kör oldum!... Ne diyorum ben yaa? Evden güneş geçti başıma. Hayır. Güneşe düşman değilim. Bilakis D vitaminine tüm omurgalıların ihtiyacı var. Ancak bana dokunuyor, dokunduğu an kızartıyor ve ben postiş takılmış ıstakoz gibi geziniyorum. Denizde en az iki metre dipten gidiyorum, yüksek koruma faktörlü krem alıyorum, faktörü yükseltiyorum, olmadı karesini alıp faktöre böldürtüyorum olmuyor. Kim çıkarttı güzelim bu modayı? "Ayy, akçagül peynir gibisin sen hâlâ? Keh, kih, böğk" Bronz tene simli far... Bronz tene gece makyajı... Bronzlaşmayanı yolalım kampanyası... Bronz ten sevdasına kendini haşlatanlar; kalkın güneşin altından! İnanın ki kıskandığımdan falan yazmıyorum. Sadece okurlarımı (Bu kelime havalı oluyor, birkaç satır sonra bir daha kullanacağım) bilinçlendirmeye çalışıyorum. Sahillere bir bakın. Arada teraslarda, balkonlarda da var ama oralara bakmayın. Sanki lodos denizdeki bütün yengeçleri kıyıya vurmuş gibi. Eline bir güneş yağı, havuç yağı, kola şişesi kapan dökmüş sürüştürmüş güneşleniyor. Hepsi, beşinci kattan beton zemine düşmüş gibi; kollar ve bacaklar iki yana açık. Cık, cık, cık... Geceleri uyumadan önce dua ediyorlar; "Allahım beni tez bronzlat! Ozon kapılarını arala, derimi güneş ışınlarıyla direk şereflendir." Kardeeş, cilt kanseri olacaksın haberinde mi? Fotosentezle yaşamıyoruz ki biz. Yok, dinlemezler. "Güneşleneyim, daha da güneşleneyim. Döndürün dünyayı güneşe yaklaşacak var!" E, güzelim kalk Merkür'e git. En yakın gezegen, serdin mi hasırı, yedi yüz dereceden aşağı inmiyor zaten yüzey sıcaklığı; derin tunç rengini alsın, ruhun buharlaşsın, hepimiz rahat edelim emi? Cildim dişlerim daha beyaz görünsün diye karartmıyor ki kendini. UV ışınlarını tehlike olarak görüyor, "Bütün melaninler ileri" komutuyla savunma ağı örüyor. Hani kirpinin tehlikeli hallerde kendini top yapması gibi bir şey. Sevgili okur, kirpi havalı mı oluyor öyle? Pek uygun bir örnek olmasa da yazmış bulundum bir kere... Ve son söz; Orijinal görüntünüz bozuk değil. Lütfen ayarlarınızla oynamayınız...