Çiçekçi kız

A -
A +

Bazen hatırlandığınıza dair hoş kokulu bir işmar, bazen bir sevgi fısıltısı, bazen pratik bir özür yöntemi, kimi zaman da doğal tatlandırıcıdır bir buket çiçek... İsviçreli bilim adamları her bir şeycikleri buldular da erkeklerdeki "çiçek almama sendromuna" çare bulamadılar. Elinize mi yapışır kardeşim? Eve gelirken ekmeğin yanına bir dal çiçek alsanız arada? Yok! Mahlep al de, salep al de, mandal al de, sonda al de alır; ama çiçek almaz! Siyah beyaz Türk filmlerindeki ajite replikler gibi; "Modern tıbbın tüm imkanlarını kullandık ama maalesef... " Erkek adam ööyle elinde buketle görüntü vermez, karizmayı riske atmaz. Onlara göre çiçek dediğin ottur, bu da ottan bir mevzudur. Alsalar bile savaşma sanatı genetik kodunda kayıtlı bu insan türü elindeki buketi bir Kalaşnikof gibi tutar! Sunum ise "Bi dakka şunu tutsana matarama su doldurup gelicem"den hallicedir. Çiçek vermemeye dair bahaneleri ise daha fecidir; Çiçek falan bahane, benim sevgim şahane Er kişinin eline çiçek değmesi ne zaman mubahtır? Açılışlarda, hastane, düğün ve cenazede... Bir sepet gül verin diye beyaz eşya bayii mi açalım kardeşim? Tavlama faaliyetleri esnasında, kız isteme arifesinde ve enselenmekten kıl payı sıyrılmış bir kabahatin ertesinde neden çiçek alma dürtüsü gelişmekte akşamları tok karına bi kafa yoralım... Ben çiçekten falan anlamam Kardeşim kimse size tahtaya kalk da, sümbülün Latince ismi nedir, soğangillerden midir saçaklı bitkilerden midir anlatın demiyor ki! Gireceksin çiçekçiye alacaksın. Ama bir dakika, çiçekçilerde de suç var. Müşteriyi ürkütüyorlar. Adam zaten papatyayı maydanozdan ayıramıyor, üstüne bir de bulmacayla karşılaşıyor; "Frezya, Gerbera, Lilyum, Antoryum, hangisi olsun?" Olmaz ki... Çiçekçi kardeşimiz "Dayı, bak bu Lilyum botani âleminin kralı. Allah seni inandırsın baharda polenleri saatte ikiyüz km hız yapıyor. Saplarını da uzun bıraktım, yenge doğrasın, üç yumurta kırsın afiyetle yersiniz" gibisinden konuşsa... "Senin kadar güzel çiçek bulamadım" "Sen kendin çiçeksin hayatım!.." versiyonu da en gıcık olduğum bahane! Çözüm ise şahane; Bir adet erkek alınır, seloteyple lale soğanına yapıştırılır. Karanlık bir serada elli gün bekletilir. Elli birinci gün sırasıyla gül, sümbül, kaynana dili, kaktüs, gösterilerek bu çiçeklerin kendisine günlük yaşamından kimleri çağrıştırdığı sorulur. Deneyin sonucu şudur; erkekler aslında kime hangi çiçeğin alınacağını bilebiliyordur... Hangi psikolojide olursa olsun hiçbir kadın çiçeklere kayıtsız kalamaz. Tepkisiz de... "Ben çiçek böcek edebiyatına tav olmam" diyenler bile, ezkaza kucağında buketle yürüyen bir başka kadını görünce ne yapar? Bakar... Kucağından taşan bukete bakar... Güllere duyulan aşk üçle çarpılarak artar, fonda acı bir şeyler çalar... Bu kısa metrajlı filmin sonunu tahmin etmek kolaydır; katil bahçıvan çıkacaktır... Ninem diyor ki; Hediye atın dişine bakılmaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.