Çizilesi birileri...

A -
A +

Günlerden, alacakaranlık. Aylardan? Zil çalıyor... Uçuşup duruyorken tam da zihnimde harfler. Sonra bunlar birleşip kelime oluyor ve cümle denen dallara konuyorlarken, birer çiçek veya kelebeğe dönüşerek... Ben aval aval bakıyorum şimdi karşımdakine, kim olduğunu anlamak ister gibi. O ise hem ismimi söylüyor, hem de adımın ardına bir "abla" ekliyor!.. Üstelik bir yanında annesi ve diğer yanında babası durmakta... Hani sanırım; bak biz işi ciddiye aldık sen de bizi ciddiye al, anlamında. Diyemiyorum ki; velilerini getirmen gerekmezdi, imzalı kâğıt da görürdü aynı işi!.. *** Bir saat önce de bir küçük kavun kesmişim, var ya bal gibi... Sonra tabağa dizip buzdolabındaki yoğurt kabının üzerine dengelemişim... E şimdi bu kavuncağız şu insanların önüne çıkarılır mı hiç? Hişşşt, şeytan; defol git hadi!.. "Şey, hazır kesik kavun vardı da... siz yiyin bari..." *** Hımm... Maruzatınız bu muydu? Anladım... Demek roman yazmaya karar verdiniz?.. Hem de Karun hazinelerini bulmak için zamanımızdan giden bir çocuğu tarihin içinde dolaştırmaya, hem de o zamanda yaşayan insanlarla güya dalaştırmaya karar verdiniz... E sonra?.. Şimdilik bu kadar mı?.. Sadece yirmi sayfa mı yazdınız üç ayda?.. Şimdi de buralarda taaa-tillerdesiniz... Haliyle gezmeler tozmalar, çeyiz gezmeler, dantel süzmeler... Benden soracağınız neydi tam olarak? Afiyette olsun yani bu arada, yarasın. Kavun güzeldi evet biliyorum, kafasını kesip çekirdeklerini çıkartırken bakmıştım tadına... ..NEE? İnanmıyorum!.. *** Bu kitabı eylüle hangi matbaacı mı yetiştirebilir?.. Ya, kardeş cırtlamiyim şimdi suratını; bir roman önce basılıp, sonra yazılabilinemez! Önce yazılır, sonra basılır... Ne yapılırmış?.. "Şey af edersiniz de, ben yanlış anladım galiba; ikibinaltıdan mı bahsediyordunuz eylül, derkene?.." Tabi, mi? Nasıl tabii?.. Daha çok maaş almak için derece yükseltme sınavını kazandın da, okulun yeni dönemi başlayınca gireceğin kuruldakilerin şöyle bir önlerine atıp "alın lennğ, işte bu da basılı eserim" mi demen gerekiyor?.. *** "Çok sevgili sayın kardeşçiğim. Yayınlanmış yüzlerce yazıda imzam olduğu halde, bir roman yazmaktan ürken bende mi bir acayiplik var; yoksa hayatında ilk kez birbirinin devamı gibi duran yirmi sayfayı tükenmez kalemle kağıtlara yazdıktan sonra fellik fellik yayıncı aramaya başlayan, siz, gibi biri mi, hani biraz, kem ve küm..." *** Bilirkişi(!) olarak benimle muhabbetin devamı şöyle olmakta: Yayınevi büyük bir yayınevi olmalı da acaba hangisi olsa? Acaba dağıtım şirketlerine yeterli kitap dağıtırlar mı? Acaba renkli resimler mi çizdirilmeli romanın içine yoksa siyah beyaz mı?.. Acaba tekrar basımları veya korsanlar için şimdiden tedbir almalı mı? Ya iyi de, kardeeeş... İçime baygınlıklar çöküyor, hhişşş; kaç gün var eylüle ve varsayalım ki; dizgici, tashihçi yani yazıları düzelten, mizanpajcı yani sayfaları bilgisayar ortamında kitap görüntüsüne sokan, montajcı yani şeffaf sayfaları basılacak düzende astrolona bağlayan, kalıpçı, baskıcı, mücellit yani katlayıcı ve sonra kesici ve cilt yapan, sonra kapak dizayn eden, kapağın renk ayırımını yapan, kalıbını çeken, basan, selofan geçiren, kesen, paketleyen, dağıtan ve hatta satan yüze yakın iş çeşidindeki adamların her birisi hazır olda yani esas duruşta senin emrini bekliyor bile olsalar... Nasıl basıp üretip okuyucuya ulaştıracaklar üç dört hafta içinde; senin en az bir sene sonra bile bitmemiş olacak romanını?.. HHH "Cırrrt" diye çizilecek insanlar, aramasanız da karşınıza geliyor değil mi? İnanmıyorsanız bakın etrafınıza da görün: "Ben ilkokulda bir şiir yazmıştım var yaaa, görenin ağzı açık kalırdı!.." "Ben eskiden var ya bir resimler yapardım, bizim örrtmen bile aynılarını yapamazdı!.." "Ben romanımı yazmaya başlayacağım şu tatil bitince ama, neden bu saate kadar basmamış onu matbaacılar?.." ...İnsanın tırnakları kaşınıyor yani! > Ninem diyor ki: Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur. > Profesör Mualla: En iyi, iyinin düşmanıdır. > Halime Gürbüz ------------------------------------------------------------ > Deodorant mı, yoksa anti-perspirant mı? * Güzel kokmak için deodorant, vücudumuzdaki ter kokusuna karşı da anti-perspirantları kullanmalıyız Birçok kişi bu iki ürünün aynı olduğunu düşünür, ama aynı değillerdir. İşte farklı noktalarda hangisini kullanacağınıza nasıl karar vereceğinizi gösteren bazı bilgiler. Deodorantlar ve anti-perspirantlar keşfedilmeden önce, farklı kültürler, istenmeyen kokular ve ter ile başa çıkmak için kendilerine özgü farklı yöntemler geliştirmişlerdir. Asya'daki bazı ülkelerde, terleme miktarını kontrol etmek için alüminyum kristalleri kullanılıyordu. Rusya'da bazen sirke kullanırlar. Dünyanın başka yerlerinde turunç suyu ya da çeşitli başka maddelerden yararlanırlar. Başarı oranları farklıdır. Ancak günümüzde çoğumuz, güvendiğimiz deodorantımızı ya da anti-perspirantımızı kullanmayı tercih ediyoruz. Ama sizin için hangisinin uygun olduğunu biliyor musunuz? Anti-perspirant Modern anti-perspirantlar genellikle çok az miktarda alüminyum tuzları ile ter bezlerini tıkayarak ıslaklığı azaltırlar ve üç dört gün kadar etkilerini koruduktan sonra dışarı atılırlar. Alüminyum tuzlar aynı zamanda anti-bakteryel özelliğe de sahiptir ve apokrin bezlerinizden sızan terin cildinizdeki bakteriler tarafından kötü kokuya dönüştürülmesine de engel olurlar. En etkili anti-perspirantlar terin sadece yaklaşık yüzda 60'ını engellerler (Aslında sadece koltuk altı terini azaltmaya yönelik olarak tasarlanmışlardır ve kesinlikle vücudun diğer kısımlarına sürülmemeleri gerekir. Aksi takdirde çok fazla ter bezi tıkanacak ve vücut ısısı fazlasıyla yükselecektir). Deodorantlar Deodorantlar sadece güzel kokmaya yarar. İçlerinde hem bir koku, hem de BO (üreten bakterileri öldüren alkol -etanol-)vardır. Etkileri sadece 12 saat sürer. Terlemenize engel olmazlar ama bütün vücudunuza sürebilir ve çok güzel kokabilirsiniz. Çoğumuz her dakika terlemeyiz ve genellikle deodorant kullanmak yeterlidir. Ancak terleyeceğinizi bildiğiniz zamanlarda anti-perspirant kullanabilirsiniz. > Kozmetikle güneşe çıkmayın! Vücudunuzda, yüzünüzde ya da ellerinizde güneşin sebep olduğu lekelerin çıkmasını istemiyorsanız, güneşli günlerde kozmetik ürünlerden kaçının. Özellikle parfüm ve parfümlü kozmetik ürünler güneşin etkisiyle ciltte lekeler oluşturuyor. Yaz aylarında güneşe çıkarken kesinlikle parfüm sürülmemeli. Uzmanların uyarısı elbette ki yalnızca parfüm için geçerli değil. Dermatologlar, kozmetik ürünler fototoksik maddeler olduğundan dolayı, bunları kullanarak güneşe çıkmanın ciltte lekeler oluşturacağını söyledi. Uzmanlar, özellikle çok sık kullanılan kolonyadan da yaz aylarında uzak durmak gerektiğini belirtiyor. > Yaz aylarında kozmetik kullanırken nelere dikkat edilmeli: * Parfüm içermeyen kozmetik ürünleri kullanılmalı * Kolonyadan uzak durulmalı * Güneşe çıkarken parfüm sürülmemeli * Yüz ve ellere koruyucu kremler sürülerek güneşe çıkılmalı * Makyaj yapmadan önce yüze en az 15 koruma faktörlü koruma kremi sürülmeli * Yapılan makyaj mutlaka temizlenmeli ve cildin hava alması sağlanmalı Yaz aylarında parfümü nasıl sürmeliyim? Güneşin sebep olduğu lekelerin henüz bir tedavisi yok. Bu yüzden yazın parfüm konusunda hassas olmakta fayda var. Ancak illa da parfüm kullanmak istiyorum diyorsanız o halde; * Parfümü güneş görmeyen yerlerinize sürün. * Boynunuza parfüm sürüyorsanız mümkün olduğunca saç diplerinize doğru sıkmaya özen gösterin. * Tarihi geçmiş parfümleri kullanmayın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.