Deyimler nasıl dendiler?

A -
A +

Balık kavağa çıkınca; Eski zamanlarda balık çok yakalanınca, İstanbul içinde satmakla bitmez, taa Kavaklar'a kadar uzanırmış balıkçılar. Balık bol olunca tabii fiyatı da ucuzlar, halkın tüketimi artarmış.

 

Kadının biri, sokaktan geçen balıkçıya seslenmiş:

 

-Balığın fiyatı ne kadar?

 

Balıkçı fiyatı söyleyince, kesesine uygun bulmamış ve sormuş:

 

-Bu balık ne zaman ucuzlayacak?

 

Balıkçı:

 

“Bekleyin” demiş. “Balık Kavağa çıkınca ucuzlar!”

 

 

 

***

 

 

 

Çorumluların genelde alındığı ve kullanılmasını pek sevmediği bir kelimedir “Senin yaptığını Çorumlu yapmaz” sözü.

 

Kafkasya’daki soykırımdan kaçan 1,5 milyon insanın bir bölümü Çorum’a yerleştirilir. Çorumlular geleceklere ev yapar, ahırına hayvan koyar. Padişah para gönderir, “Onlar kardeşimiz” diye almazlar.

 

Padişah gazetede teşekkürname yayınlar. Çorumlunun yaptığını herkes yapamaz!

 

Dolayısıyla aslında ‘senin yaptığını Çorumlu yapmaz’ demek bu şekilde olunca tersinden övgü demektir.

 

 

 

***

 

 

 

‘Feres’ Arapça at demek… Ve atların bir gözü 180 derece, iki gözü 360 derecelik açıyı görür. ‘Feraset’ kelimesi de feres ile yani atla bağlantılıdır. Geçmişi bilen şimdiyi kavrayan ve geleceğe bu gözle bakabilene “feraset sahibi” denir.

 

 

 

***

 

 

 

Kozunu paylaşmak;

 

Koz, ceviz manasına gelir. Eskiden Kastamonu’nun iki köyü arasında ortak olarak kullanılan bir cevizlik vardı. Ceviz toplama mevsimi gelince bir gün belirlenir ve iki köy halkı cevizlikte buluşur cevizleri paylaşırlardı. Ancak her seferinde haksızlık olduğu ileri sürülerek kavga çıkardı. Hatta olay öyle bir seviyeye geldi ki, köylerde kavgaya müsait eli sopa tutan delikanlılar koz paylaşma gününden önce günlerce hazırlık yaparlardı. Bir ana oğlunun büyüdüğünü anlatmak için “Benim oğlan kozunu paylaşacak çağa geldi” derdi…

 

 

 

***

 

 

 

Şimdi olduğu gibi eskiden de Anadolu’dan, İstanbul’a ça­lışmak üzere adamlar gelir, bunların çoğu da herhangi bir mesleğe sahip olmadıklarından ya hamallıkla ya da kazma kürekle çalışarak işe başlarlarmış.

 

Bunların içinden öylele­ri olurmuş ki hamallık yapmak için kazma ve kürekleri bile bulunmazmış. Bir ip veya tutacak bir sap sahibi olamayan bu kişiler için söylenen, “ipsiz sapsız” deyimi, işe yaramayan adamlar ve yersiz, saçma sözler için de kullanılmıştır.

 

Ninem diyor ki; Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır ya baş.

 

 

 

Halime Gürbüz'ün önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.