Dikkat GRİP var!

A -
A +

Grip sezonu açıldı! Kimimiz hapşırıyor, kimimiz ise mendilini elinden düşürmüyor. Ateşler içinde yatmak ve sulu gözlerle dolaşmak da var tabii! Hayat kalitemizi düşüren ve bizi işimizden alıkoyan gripten kurtulmak için uzmanlar şu noktalara dikkat çekiyor: Bol bol sebze ve meyve tüketmeye özen gösterin. Özellikle soğuk havaların vazgeçilmez vitamini olan C vitamini, gribe ve soğuk algılığına yol açan virüslerin mukozaya yapışmasını ve çoğalmasını önlüyor. Ayrıca vücut direncini artırarak adeta ilaç etkisi yapıyor. Gripten kurtulmak için kuşburnu çayını soğuk günlerde mutfağınızdan eksik etmeyin. C vitamini bakımından zengin olan kuşburnu, bağışıklık sistemini güçlendiren etkisi sayesinde özellikle gribe karşı son derece etkili. İsterseniz vücudun direncini artıran ve enfeksiyonlara karşı koruyan adaçayından ve göğsü yumuşatan, balgam söktüren ve terletici özelliğe sahip ıhlamur çayından da yararlanabilirsiniz. Ancak, bu çayların yan etkilerine karşı dikkatli olun ve bu çayları günde 1-2 fincandan fazla tüketmeyin. Lekeler ve kızarıklıklar için Burnunuz akıyor, gözleriniz sulanıyorsa üzülmeyin! İki siyah çay poşetini soğuk suyun altında tuttuktan sonra sıkın ve yorgun gözlerinizin üzerine yerleştirin. Çayın içinde bulunan "tanin" maddesi sakinleştirici etkisiyle gözlerinizi rahatlatacak. Yüzünüzdeki kırmızı lekeler için; küçük bir mendili soğuk sütün içine daldırdıktan sonra birkaç dakika boyunca yüzünüze hafifçe bastırın. Lekelerin yok olduğunu görünce de şaşırmayın! Burnunuz tıkandığı zaman; deniz suyundan üretilen burun spreylerini kullanın. Bu ürünler grip ve üst solunum yolu enfeksiyonlarının neden olduğu burun tıkanıklığını gideriyor. Üstelik yüzde yüz deniz suyundan üretildikleri için yan etki de yapmıyor. İhtiyaç duyduğunuz sürece ve uzun süre düzenli olarak kullanmanızda hiçbir sakınca yok! Kremlerin faydası olur Hiç durmadan temizlediğiniz burnunuz yara içinde kaldıysa; eczanelerden satın alacağınız cilt yumuşatıcı özelliğe sahip kremleri birkaç kez burun kenarlarına sürmeniz yeterli. Ayrıca çatlayan dudaklarınıza bal sürerek koruyucu bir tabaka oluşturabilir ya da piyasada satılan ürünlerle dudak bakımı uygulayabilirsiniz. Sıcak bir banyo da burun mukozasındaki kan dolaşımını hızlandırır ve bu sayede burundaki akıntının giderilmesine yardımcı olur. Ayaklarınıza uygulayacağınız tuzlu su banyosuyla da rahatlayabilirsiniz. Bir avuç dolusu tuzu, içi sıcak su dolu leğenin içine boşaltın. Ardından soğuk ayaklarınızı ısınmaları için birkaç dakika boyunca suda bekletin. Ayna deyip geçmeyin Aynayı bir tasarım elemanı olarak incelediğimizde, farklı kullanımla sınırsız sayıda değişik etki elde edebileceğimizi görmek mümkün. Doğru konumlandırılan bir ayna ile evimizdeki küçük mekanları olduğundan daha geniş ve ferah göstermek mümkün. Bunun için dar mekanlarda, bir aynayı odanın uzun kenarında kullanmak yerinde olacaktır. Kısa kenarda yer alan bir ayna odayı daha da daraltacak, belki de ince uzun bir koridor gibi algılanmasına yol açacaktır. Buna ihtiyacımız olan mekanlar daha çok uzun kenarın kısa kenara oranının kabul edilebilen oranların üzerine çıktığı mekanlardır. Koridor ya da ince uzun bir oda gibi... Evin karşılama mekanı olan antre, eve giren bir kişinin ilk adım attığı mekandır ve bir zenginlik sunmalıdır. Bu yüzdendir ki antreleri olduğundan daha geniş ve zengin göstermek için mutlaka bir ayna kullanılmalıdır. Bu ayna, kapıyla karşılıklı olduğu anda ilk algıya direkt etkisi vardır. Evin kalbi, buluşma noktası ve ana mekanı olarak kabul edilen salonda bir ayna, arzulanan bir etki oluşturabilir. Salonun dekorasyonu, tarzı, aynanızın çerçevesinin seçiminde önemli bir rol oynar, uyum içinde olmalıdır. Burada ayna çıplak bırakılabileceği gibi, dekoratif objelerle ve bitki kullanımıyla daha zengin bir görünüm kazanabilir. Bakımlı tırnaklar için... Güzel ve bakımlı eller insanın kendini daha iyi hissetmesini sağlamakla kalmayıp etrafındaki kişilerle ilişkilerini de olumlu yönde etkiler. Ancak ev hanımları sürekli yaptıkları ev işleri nedeniyle el ve tırnaklarda oluşan tahribatlardan dolayı bakımlı ellere sahip olmamaktan yakınırlar. Oysa çatlayan ve sertleşen tırnaklardan kurtulmak için haftada birkaç kez şu maskeleri uygulamak yeterlidir; * 1 su bardağı dolusu zeytinyağı, benmarin yöntemiyle hafifçe ısıtılır ve içine 15-20 damla limon suyu eklenip iyce karıştırılır. Eller bu yağın içinde 5-10 dakika bekletilir. * 8 yemek kaşığı rezene tohumu, havanda hafifçe ezildikten sonra, 2 su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 15 dakika demlendikten sonra süzülür. Her tür yıkamadan sonra eller bu suyun içinde 2-3 dakika bekletilir. Çanlar kimin için çalıyor? Yılbaşı yaklaşınca bir şeyler oluyor. Birileri, dünyanın güneş etrafında bir turu tamamlamış olmasını çam dikip, içip kutlamaya hazırlanıyor. Spot ışığı bol alışveriş merkezlerinde, butiklerde, pazarlarda çekirge istilası gibi tüketim histerisi yaşanıyor. Hatta naftalin kokulu tuhafiyelerde, teyzeler "kırmızı" tavsiye ediyor. "İlk ve orta dereceli" okullarda kuralar çekiliyor, minik kâğıtlarda yazılı isimler heyecanla okunuyor, okulun derecesinden bağımsız olarak hoşlaşılan çocuğun, kızın isminin yazıldığı kâğıtlar için, basık kokulu koridorlarda takas pazarlıkları yapılıyor. Yeniden yapılanma, geçiş süreci falan yaşayan şirketler maaşları; fırından ekmek çalıp, ekmek yerine bilmem kaç sene yemenize ramak kala öderken; bitter çikolatalı yılbaşı sepetlerini pişkin bakışlarla elinize tutuşturuyor. Hadi diyelim ki; "Nihayet Somun ve Cıvata Sanayii A.Ş." baskılı karton takvim üzerinden de olsa yeni başlangıçlara, ne yana döndüğü bilinmez dönüm noktalarına ihtiyacımız var . Çekirdek, bayat leblebi, kurtçuk, tuzlu fıstık, karışık çerez... "Ooon, dokkuz, sekkiz... ikii, biir heyyoo" çığlıkları... Yeni yıla girdik diye el öpmek, tombala oynamak... Yılbaşı özel çekilişinden trilyon yerine baloncuksuz gazoz kazanmak, sevilen sanatçımızın şarkısıyla hayal kırıklığını atlatmak... Sıcak milletiz, haberimiz olmadan kültürlerimizi yüz dereceye gelmeden kaynatmışız. Yabancı filmlerinde görmüyor musunuz? Kapı çalar. Jack elinde bir tabak irmik helvası "Liza, bu gece kandilmiş. Bugün Microsoft'un toplantısında agresif davrandığım için özür dilerim(!)" "Bu konuyu düşünmem gerek Jack. Neyse, kendine bir loğusa şerbeti alsana. Benim mutfakta yapacaklarım var!" Çam ağacı ve çam dibi hediyeler yerkürede sadece ülkemizde yılbaşını temsil ediyor. Çam ağacını ışıklar, pırıltılar ve nevi hediyelerle süsleyince noel ruhu taşıyan filmlerdeki gibi; kar yağarken şömine önünde ağacına ve kızarmış hindiye sevgiyle bakacak, nescafe kupanı yere bırakıp kapıyı açtığında elinde paketle sevgilini mi bulacaksın? Yok annem... Sizin evde şömine yok, olsa da sizin baca çekmiyor, ateşte dolma var, kapının önünde duran da soğuktan titreyen bir pire torbası... Akıl bu! Gelir de, gider de. Olabilir... Dokuz adet geyiği vardır; bir de kendi. On geyik yani... Yılbaşı diye evine köyüne, beynine, kalbine elin adamını, pardon Santa Klaus'unu alıyorsan o senin bileceğin iş. Zaten sen, anneler gününde Doğa Ana'yı da ayırmayıp, yılbaşında da Noel Baba'yı unutmuyorsun. Ancak; küçücük çocuklara "Bak Noel Baba, sana hediyeler getirecek" dendiğini duyunca, bazı alışveriş merkezlerinde ve sokaklarda çocukların Noel Babaların kucaklarına verildiğini görünce tıkanıyorum. Yurdumun "Noel Babaları" da zaten bir deri bir kemik (promosyon ücretli gariban gençler), beyaz sakal ve kırmızı şapkanın arasını full kaplayan dört parmak kara kaş! Bir de babamızın helâli "Noel Anneler" dolanıp durdu ki; bu da sözün gerçekten tükendiği yerdir! Nedir bu? Bu hafta "Ho ho ho" diye elinde çan dolanıp duranlar kimdir? Çuvallarından çıkardıkları hediyenin içindeki gerçekten bir Barbie bebek midir? Sizin oğlana verdiği elektrikli tren, o çocuğu hangi istasyona götürecektir?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.