Dünya Kupası özel

A -
A +

Ben pek anlamam, bundan ne anladıklarını ise hiç anlamam. Kâbus başladı ya hani! Dünya Kupası... Bu tantana bitene kadar maçları; kendilerini teknik direktör, futbolcu, spor yazarı, klüp başkanı sanarak kişilik bölünmesi ya da bütünlemesiyle izleyen bir sürü adam. Neredeyse her evde yaşanan tam bir karabasan! Televizyon üzerindeki danteli daha aşağıya çekmek, sigortaları sökmek, sinirlenmek işe yaramıyor. Ne yapmalı, ne etmeli? İşte benim gibiler için bu süreyi atlatana kadar idare edecek futbol bilgisi. Bence zaten lüzumsuz daha ilerisi!.. Şimdi; bu koşturmacada on bir kişilik iki takım var. Amaçları da birbirlerine gol atmak. Buraya kadar çok kolay. Hemen iki takım oluştur kafanda. Hah, tamaam. Kalede sen varsın. Kalenin önündekiler savunmacı ve üç kişi. Savunmada en yakın arkadaşın; sağbek. Ortada çocuğun, ablan da sol bek. Tamam mı? Burası ceza sahası. Orta sahada beş kişi. Sağ açık; teyzen, sol açık; halan. İkinci annem dediğin Huriye Teyze, amca kızı Asiye, hala kızı Zehra da orta alanda. Ne kaldı on biri tamamlamaya? İki de santrfor (bunlara forvet de deniyormuş şekerim) koy oraya; yani, annen ve diğer ablan! Bitti... Rakip takım oyuncuları: Kalede; kaynanan. Karşı kalenin önünde savunmada; kocanın teyzesi, halası ve yengesi. Rakip orta sahada sağ açık; büyük eltin, sol açık, ortanca eltin ve kaynananın çok bilmiş üç komşusu. Rakip takım santrforları; görümcen ve yeni eltin! (Henüz durumu kavramamış taze elti, takıma yeni kan olaraktan bilinmeyen bir sözleşme ve ücretle transfer olan forvettir. Kayınvalideciğine yaranabilmek için göze hoşgelen çalımlarla hücum kralı pozisyonunda takılır) Kim var başka? Hakem: O da kocan! Taç; topun yandan çıkması. Kabaca bilinmesi gerekenler bunlar. Haa! Bir de faul, ki bu da fena hareket demekmiş, cezası penaltı atışı. Şimdi bir örnek üzerinde inceleyelim olayı. Herkes bir arada, belli ki sataşmaya niyetli kaynana. Diyelim ki son transferini köyünden yaptı. "Ahh, insanın memleketi, memleketlisi gibisi yok abla" diyerek topa vuruyor. Yengesi; "Tabii canım, huyunu suyunu bilirsin, gül gibi geçinirsin" diyerek topu karşılıyor, top görümcede, hızla orta sahayı yarıyor sana bakarak; "Aaah ah, bileydik gelinlerin hepsini memleketten alırdık" diyooor! Amanın gol yemek üzeresin! Görümce malum golleri takır takır döşeyen forvet ve presini sürdürüyor; "Yaktık büyük ağabeyimin başını" Mutlak gol pozisyonu! Aman, aman Çekyattan yere kafa üstü çakılan çocuk yaygarayı basıyor. Dikkat de konu da dağılıyor. Top taca çıkıyor. Buraya kadar tamamsa devam edelim. Çocuğu susturmaya çalışırsın ama nafile feryat figan ağlar: "Sus! Halası kılıklı, ağzını açtı mı susmak bilmiyor!" Ooo... Görümce acı içinde yere yığılır, kıvranır, kaynanan hakeme ay pardon oğluna uzaktan "Nerede kart?" manasında el hareketi yapar. Hakem çok bozulmuştur ve penaltı kararı verir. Gözler, topla görümcenin ayağının kesişeceği noktaya kilitlenir, adrenalin pompalanmaya başlamıştır. Gergin saniyeler... Rakibin topa vurduğu anda refleks olarak bir yana atlarsın; "Nedir bu çilem? Allah insana çirkin ve pasaklı şansı versin" dersin ama ters köşeye yatarsın, "Sana verdi ya herkese verir!" Gool! Görümce koşar koşar, müsaitse tribünün tellerine tırmanır, timsah dansı yapar! Durum bir sıfır. "Sizinle muhatap olmayacağım" dersin, arkadaşından ve hala kızı Zehra'dan "Aman şekerim onların seviyesine inme" tarzında derinlemesine paslar... Ancak bu ataklar gol getirmekten uzak. Top rakip ceza sahasında. Taze elti burma dolu ellerini kullanmanın verdiği avantajla topa yükseldi, kafa yok ki, vuramadı. Top yerden sekti; kaleye doğru yöneldi. Rakip kalede kaynana devleşti, top kaynanada. Top kaynanada sayın seyirciler! Kaynana, kaynana!... Kaynana'dan sert bir şuut; "Muhatap olamazmış. Hah! Duyan da paşa torunu sanacak. Anan turp, baban şalgam!" ve top ağlarda... Ooov, durum iki sıfır. Hakemin her zamanki bulanık kafası ve kalecinin (sen oluyorsun bu) çaresiz bakışları... Evet sayın seyirciler, maç koca takımının iki sıfırlık üstünlüğüyle devam ediyor. Top orta sahada, annenden uzun bir pas; "Dünüür, ezdirmem kızımı bu kadar. Çeker alırım", top direkten dönüyor; kaynanan "Amasya'nın bardağı, biri olmazsa bir daha" diyor. On kusurlu hareketten biri! Hakem oralı değil, devam diyor. Takım ve taraftar isyanda; "Hakeme gözlük, hakeme gözlük" ortalık inliyor. Kız tarafı gol mü attı? Rakip kale önünde bir karmaşa var, seçilmiyor. Hakem kırmızı kart çıkarıyor sayın seyirciler. Kız tarafı kartı hakemin burnuna sokuyor. İki takım birbirini yoluyor. Maalesef! Evet, bunlar sahalarımızda görmek istediğimiz hareketler sayın seyirciler... İşte bunun gibi bir şey. Şimdiii... Geçin bu akşam televizyonun karşısına, bir de bu gözle izleyin. Onlar maç seyretsin, biz keyfimize bakalım! > Ninem diyor ki: Nasihat tutmayanı musibet tutar. > Profesör Mualla: Başını semaya çarpmaktan cüceler korkar. > Halime Gürbüz ----------------------------------- Makyaj setiniz hasta etmesin Gittikçe ağırlaşan makyaj çantanlarına el atma zamanı çoktan geldi. Makyaj çantanızı şöyle bir gözden geçirin... Allık fırçanızı ve aplikatörlerinizi düzenli olarak yıkıyor musunuz? Maskaranızı ne zaman satın almıştınız? Peki ya allığınızı? Tüm eşyalarımız gibi makyaj malzemelerinin de bir ömrü var ve kullanıldıkça düzenli olarak temizlenmeleri gerekiyor. Eğer bu konuda yeterince titiz olmadığınızı düşünüyorsanız, birkaç iyi alışkanlık edinmek, sizi ciddi cilt problemlerine yol açabilecek enfeksiyonlardan koruyabilir. Belirli makyaj malzemelerinin, rujların, allıkların ve pudraların, 3 senelik raf ömürleri vardır. Sıvı fondötenler 2 sene içinde bozulmaktadır. Maskaralar ise 3 ayda bir değiştirilmelidir. Fırçalarınızı temizleyin İyi bir makyaj çantasına sahip olmanın altın yolu, sürekli kullandığınız ve kullanacağınızdan emin olduğunuz ürünleri dolabınızda tutmaktır. Eğer senelerdir çantanızda bulunan ama hiç kullanmadığınız bir şey varsa, çekinmeden çöpe atabilirsiniz. Arkadaşınızın rujunun rengini çok beğendiniz ve hemen denemek istediniz... Ancak hatırlatalım, eğer arkadaşınızda uçuk gibi herhangi bir enfeksiyon varsa rujun rengiyle beraber onu da denemiş oluyorsunuz! Peki ya, o sizinkini denemek isterse? Bütün ruju çöpe atmanıza gerek yok, ucuna biraz kolonya damlatın ve sonra kağıt mendille silin. Parfümerilerde "tester" olarak kullanılan rujları da denememenizde fayda var. Eğer denemek zorunda kalırsanız, satış uzmanından rujun üst katmanını sıyırmasını isteyin. Temizlenmeden kullanılan makyaj fırçaları, süngerler ve aplikatörlerin üzerinde yağ ve kir birikiyor. Bu birikim gözeneklerin tıkanmasına ve cilt problemlerine yol açan başlıca etkenlerden. Haftada bir kez yüzünüz için kullandığınız temizleme jeli ya da sütüyle bunları da yıkamalısınız. Ancak bir daha kullanmadan önce tamamen kurumuş olup olmadığına çok dikkat edin. Uzmanlara göre, nemli kalan bir fırça ya da sünger, hiç temizlenmemiş olandan çok daha tehlikeli. Yıkamak, kurutmak çok uzun iş, hiç vaktim yok diyorsanız o zaman başka bir tavsiyemiz var; kullanılıp atılan makyaj çubuklarından ve süngerlerinden satın alabilirsiniz. Kepçe kulaklara yapıştırıcı Geçtiğimiz günlerde bir mankenin kulaklarını japon yapıştırıcı ile yapıştırması alay konusu olmuştu. Estetik cerrahlara göre kulaklarını geriye doğru yapıştırmayı deneyenlerin sayısı hiç de azımsanmayacak boyutlarda. Sıklıkla karşılaşılan kulağı geriye yapıştırmanın aslında bir tedavi yöntemi olduğunu vurgulayan estetik cerrahları, kepçe kulak problemi olan çocukların doğumdan sonraki ilk aylarda kulaklarının geriye yapıştırılarak tedavi edildiğini söylüyor. Bu yöntemde yapıştırıcı yerine antimikrobik özelliği olan bantların kullanıldığını kaydeden cerrahlar, bantların özellikle kulağın yumuşak olduğu ilk bir yaşta etkili olabildiğini belirtiyor. Kepçe kulak tedavisinde en önemli noktanın tedaviye erken yaşta başlamak olduğunu vurgulayan cerrahlar, erken müdahalenin tedavi şansını artırdığını ifade ediyor. Kulaklar sertleşmeye başladıktan sonra bu yöntem kullanılmıyor. Bir yapıştırıcı firması, bu problemden mustarip yetişkinler için yapıştırıcı geliştirse de estetik cerrahlar, kepçe kulaklarda en iyi çözümün ameliyat olduğunu söylüyor. >> Mumdan kurtarma simitleri Orjinal bir güzellik istiyorsanız, evinizi minik kurtarma simitleriyle süsleyebilirsiniz. Gerekli malzeme: 10 cm büyüklüğünde strafor simitler, kurşunkalem, kırmızı cila, strafor yapıştırıcısı, 7 mm kalınlığında sicim, küçük mum, geniş yayvan bir vazo, çeşitli büyüklükte taşlar, midye Nasıl yapılır?: Bir strafor simidini kurşunkalemle dört parça halinde işaretleyin. Karşılıklı iki çeyrek bölümü kırmızı cilayla boyayıp kurumasını bekleyin. Yapıştırıcıyla bir parça sicimi simitin etrafına yapıştırın. Renk aralıklarına da küçük bir parça yapıştırın. Mumu içine yerleştirin. Vazoyu taşlar ve midyelerle süsleyip içine su doldurun. Mumları vazonun içine alın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.