Geçelim bir kalem

A -
A +

Bunca sıkıntı, olay, gerginlik varken nasıl hiçbir şey yokmuş gibi eğlenceli yazıyorsun, diyenler olmuş. Hadi bakalım, bu hafta da gülümsemeden duralım…

 

Efem, günümüzde tek satır WhatsApp mesajını bile doğru düzgün yazamayanlarla doluyken ortalık, onca sıra dışı şiir, hikâye, roman üreten şair ve yazarların sıra dışı olmaları normal değil mi? İşte ünlü yazar ve şairlerin enteresan özellikleri:

 

Türk edebiyatının köşe taşlarından biri olan Sabahattin Ali’nin diksiyon takıntısı varmış. Kelimeleri birisi yanlış şekilde kullanınca, hemen düzeltme isteği duyarmış. Bu huyu üzerine eşi Aliye Hanım’ın şikâyetlerini de arkadaşlarına; “Bu huyum yüzünden Aliye Hanım bana fena içerliyor. Karı koca ağız tadıyla kavga edemiyoruz. Kavganın en can alıcı yerinde tutup diksiyon yanlışlarını düzeltiyorum” sözleriyle anlatmış…

 

Divan Şairi Nâbî isminin anlamı Farsçada ''nâ'' ve ''bî'' olumsuzluk anlamı veren ön eklerin birleşmesiyle oluşan ''Nâbî'' mahlasının ''yok yok'' yani ''her şey var'' anlamında kullanılmıştır…

 

“Yaş Otuz beş, yolun yarısı eder” dizeleriyle tanınan, Türk şiirinin güçlü kalemi Cahit Sıtkı Tarancı’nın kendini hiç beğenmediği iddia ediliyor… ''Her mihnet kabulüm yeter ki gün eksilmesin penceremden'' diyecek kadar da hayata bağlı olan Cahit Sıtkı, bu dizeleri yazdıktan yaklaşık bir yıl sonra bir gün evinde bir kriz geçirerek felç olur ve hayatının üç yılını felçli olarak yaşar. Türkçeyi en güzel kullanan şair 46 yaşında ''Anne, Allah'' kelimelerinden başka bir şey diyememiştir…

 

Hüseyin Rahmi Gürpınar, temizlik hastasıydı. Sayısız eldiveni vardı. Mikrop korkusundan sokakta hiçbir yeri katiyen çıplak elle tutmazdı. Çıplak elle dolaşanlara çok şaşırır, bu durum için “Manasız bir cesaret” yorumunu yapardı…

 

Özdemir Asaf "R"leri söyleyemeyen şairdir. Bir gün matbaadan çıkıp Karaköy’e gitmek için bindiği taksinin şoförü kendisine “Neğeye biğadeğ?” diye sorar:
Utancından “Kağaköy” diyemez, “Eminönü” der. İner. Oradan Karaköy’e kadar yürür…

 

Shakespeare yazdıklarından kazandığından daha fazla geliri, ‘tefecilik’ yaparak kazanıyordu!..

 

Balzac, öldüğünde 51 yaşındaydı ama arkasında onlarca şaheser bırakmıştı. Günde yaklaşık elli fincan kahve içtiği söylenen Balzac, kahve yapacak birisi olmadığında kahve çekirdeklerini çiğnermiş...

 

Insomnia, yani uykusuzluk hastalığı… Mark Twain, bu hastalığı yüzünden bazen parkta, bazen banyoda, bazen de ortalık yerde uyuyakalırmış…


Ninem diyor ki; Kâğıda dokunan kalem, kibritten daha çok yangın çıkarır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Melikşah 29 Ağustos 2024 20:57

Hürmetlerimle kaleminize sağlık Halime hanım.

Süveda keçeli28 Ağustos 2024 23:51

Halime ablacığım,ben de yazarımız Sabahattin Ali giniyim tutamıyorum kendimi ve çok rahatsız oluyorum.Tüm dikkattim dağılıyor.;)İyi ki yazıyorsunuz,sevgiler…

Bilgehan Ortacı28 Ağustos 2024 22:21

Halime hanım,hem gülüyor hem de öğreniyorum çok hoşuma gitti…Her gün okumak istiyorum sizi.

mustafa iyidoğan27 Ağustos 2024 11:38

kurban olayım sana !!!

hüseyin afşar ankara27 Ağustos 2024 10:56

kalem, kağıt, kelam ne güzel bir üçlü amma kalemi tutan el kelamı dile getiren gönül güzel olunca biz okurlara hayat veriyorsunuz Halime hanım Rabbim kaleminizi kelamınızı güçlü ve güzel kılsın Ninemiz hayatta ise ellerinden öperiz. Selam ve Dua ile....