"Anne bana dondurma al, anne bana balon al" diye tutturup azıtınca sokağın ortasında ağzının tam ortasına tokadı yer esas oğlan. Sıfır altı yaş arasında eve gelen her teyzeye şiir okuyarak büyüyen su kabağımız, delikanlılık çağına gelince de "Anne bana karı al" diye tutturur! Annesi elinden tutar ve onu yarışmaya kayıt ettirir. Favori kaynana olan annesi, kramplar giresi izleyici parmaklarının tuşladığı sms oylarını da alarak en bi favori gelin adayını ona alır. Bir akşam kahvede Pis Yedili oynarken, densizin tekinin "Vay abi, yengeyi yarışmadan kazanmışsın, ha?" demesiyle katil olur. Olaylar gelişir... Bu kadar basit değil bu hikaye! Çok daha derin bu yarışma. Sosyolojik tahliller yapılası, tezler yazılası bir gerçekler diyarı. İnsanoğlunun para ve çıkar uğruna analı danalı ne maymunluklar yapabileceğinin kaydı! Bir madalyonun birden, ikiden fazla yüzünün olabildiğinin, hatta baş aşağı tutulduğunda on yüz milyon arka yüzünün ortaya çıktığının ispatı... Bilmem kaç bin yıllık gelin kaynana çekişmesinin belgesi... Egoların savaşı... Ve en fenası; izlenildiklerini, ortaya çıkacağını bile bile insanların yalan, riya, dedikodu, entrikadan kendini alamaması! Evet, itiraf ediyorum; ben fırsat buldukça izliyorum. Hayretle, ibretle, gülerek, söverek, kınayarak, "kına yak" diye bağırarak! En çok da şükür ederek. Belki bencilce ama onlardan biri olmadığım, oradaki prototiplerden de hayatımda olmadığı için... Hint tipi tütsü benzeri ıvır zıvırlarımı, sahaflardan alınmış tuğla kitaplarımı, Salvador Dali repredüksiyonlarımı attım bir kenara... Yerim entelini, alırım elime dantelimi... Demek ki benim de içimde bir yerlerde potansiyel "Altın günü kadıncığı" varmış. Az bi öne kaykılıp "Tüh yazıklar olsun" derken, tek bacağımı kıvırıp ayağımı altıma alarak divana tekrar yerleşiyorum... Evet, izliyorum. "Termit Böcekleri ve Eklem Bacaklılar"dan sonra izlediğim en keyifli belgesel! Bu tarz tüm yarışmalarda, en az bir arızalı bulundurulur; lakin burada çıta yüksek tutulmuş... "Oğlum, bak şu var güzelcene de... Sanki biraz şaşı. O da fena değil ama, daha gözlemliyorum. Senin beğendiğin gız şirin ama skoda bacak" tadında yorumlar yapan kaynana adayının oğlu cevap veriyor; "Yaa anne, bak işte kafana göre bir şeyler..." Mağrur anne oğlunun ellerini, başını öpüyor bu cevap karşısında. Ben de affınıza sığınarak, çok afedersiniz, hatta bakınız yazarken hafifçe elimle ağzıma örterek "Yuh" diyorum... Gencim, elitim modeli bir diğeri; yayınlarda kalitesinden taviz vermezken, bir ara sinirlenip "Aaa! Sonuçta hepiniz buraya koca bulmaya geldiniz be!" diyiveriyor... Başlangıçta "El beziyle yer bezini ayırt etsin, yeter şekerim" diyen kaynana adayları, daha sonra bir gelin adayının "ter bezleriyle" bile temizlik yapması gerektiğini iddia eder oldular. Evlerinde fosur fosur öğlene kadar uyuyan kızlar, orada kargalara kahvaltı hazırlama telaşında. "Kaynana demeyi sevmiyorum, müsaadenizle anne diyeceğim" vecizesiyle gözleri yaşartan kızımız, kaynana adaylarından tam not aldı. İki gün sonra da aynı kaynaktan "Seni almadım diye bana surat mı yapıyon? Terbiyesiz! Hııı, dur bak ben seni eleyeyim de gör" tepkisini gelince haliyle cozuttu; "Büyük dedik ses çıkarmadık, ama artık yeter, hieyt!" İkinci kez gördüğü kızı alnından öperek "Artık namusumsun. Bak, gözlerinde bir başkasını görürsem!?. Benim gibi adamı karşına almanı hiç tavsiye etmem!" diyen sert damat adayına geçiyoruz. Aynı gün annesiyle görüşmede anne yemin verdiriyor; "Bak Sertcan, ölümü gör! Bak oğlum ölümü gör vitaminlerini içmezsen. Ben duyuyorum sütünü de içmiyormuşsun!" Sertcan annesine sarılıyor; "Tamam anne söz!" Komik, ironik, trajik... Ve bunu izlerken beni en derinden sarsan nokta ise; maalesef her şeyin gerçek olması. Tıpkı o yarışmadaki gibi; kayıt altında olduğumuz da, kayıtta olduğumuzu unuttuğumuz ya da umursamadığımız da... Yüz kusurları gizlenir! Yüzünüzdeki organlar arasında bir orantısızlık olabilir, yaşınız ilerledikçe kırışıklıklar da artabilir... Ancak uygulanması kolay ip uçlarıyla, bu kusurlarınızı 'fark edilmez' hale getirmeniz mümkün. Unutmayın, hiç kimse kusursuz bir yüze sahip değil! * Pigment lekelerini kapatmak: Önce hafif bir arındırma yapın. Cilt tonunuza çok yakın bir kapatıcıyı lekelerin üzerine hafifçe vurarak uygulayın. Bu işlemi lekeler hafifleyene dek uygulayın. Kapatıcıyı uygularken lekelerin sınırını belirginleştirmemek için etrafına doğru biraz taşırın. Fondöteninizi sürüp, pudralanın. * Kızarıklık ve sivilceler: Yeşil renkte bir kapatıcıyı kızarıklık veya sivilcelerin üzerine hafifçe yayarak sürün. * Kırışıklıkları gizlemek: Cilt tonunuzdan 1-1.5 ton açık bir kapatıcıyı kırışıklık boyunca sürün. Kapatıcıyı parmağınızla veya bir fırçayla yayıp teninize yedirin. Fondöteninizi ve pudranızı uygulayın. * Burnunuz uzunsa: Burun ucunuza koyu renk fondöten uygulayın. Fondöteniniz kompakt fondöten olursa ve nemli süngerle uygularsanız çok daha iyi sonuç alırsınız. Fondöteni sınır yapmayacak şekilde iyice yedirdikten sonra küçük dokunuşlarla pudralayın. * Burnunuz genişse: Gölge ve ışığı kullanın. Burnunuzun üzerine (burun kemiğiniz boyunca) daha açık tonda; burun kanatlarınıza ise daha koyu tonda fondöten sürün. Parmağınızla fondöteni iyice yayın ve 2 ton arasındaki sınırları yedirip yok edin, mat bir pudrayla pudralanın. * Çeneniz çok küçük ve içeri doğruysa: Çenenize (dudak altınıza kadar) açık renk bir fondöten sürün. Bu çenenizin hacmini artıracaktır. Koyu ve parlak renkte rujlar kullanmayın, göz makyajınıza önem verin. * Çeneniz çok çıkıksa: Çenenizin ucuna koyu renk bir fondöten uygulayıp pudralayın. Dudaklarınızı öne çıkaracak canlı renkte rujlar tercih edin, böylece çeneniz belirginliğini yitirecektir. * Birbirine yakın gözler: Açık tonda bir farı gözün iç köşesinden ortasına dek sürün. Ortadan dış köşeye kadar ise koyu tonda bir far uygulayın. Sınırları yok etmek için iki rengi birbirine iyice yedirin. * Birbirinden uzak gözler: Koyu tonda bir farı gözün iç köşesinden ortasına dek sürün. Ortadan dış köşeye kadar ise açık tonda bir far uygulayın. Sınırları yok etmek için iki rengi birbirine iyice yedirin. * Yuvarlak yüzü uzun göstermek: Yüzünüzün daha ince görünmesi için, şakaklarınıza, elmacık kemiklerinize ve çene altınıza büyük bir allık fırçası yardımıyla bronz allık sürün. Daha açık renk pudrayla alnınızı, burnunuzu ve çene ucunuzu vurgulayın. * Göz çevresindeki çizgileri kapatmak: İnce bir fırçayı kapatıcınıza bulayarak çizgilerin üzerinden dikkatle geçin ve parmak uçlarınızla üzerlerine hafifçe vurarak cildinize yedirin. Ancak, kapatıcınız fondöteninizden daha açık olmalı. * Dudaklarınız çatlamışsa: Ruj sürmeden önce nemlendirin ve çok koyu tonlar kullanmayın. Mutfakta güvenlik tedbirleri! Evde çocuk olduğunda mutfakta dikkatli olmalısınız. Çünkü evinizin bu önemli bölümü kazalara en açık yerdir. Bu nedenle, aşağıdaki basit güvenlik kurallarını hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın. Bu kuralları çocuklarınızla da paylaşın! * Ocağın üzerinde duran tencerelerin saplarını arkaya doğru çevirin ve mümkün olduğu sürece ocağın arkadaki gözlerini kullanın. * Özellikle gaz ocaklarında, ocağın düğmelerinin çocukların kolayca çeviremeyeceği özellikte olmasına dikkat edin. * Acil durumlarda ihtiyacınız olabilecek tüm telefon numaralarını mutfağın görünür bir yerine asın. * Her türlü tehlikeli maddeyi çocukların ulaşamayacağı yerlerde veya çocukların açamayacağı dolaplarda saklayın. Bu ürünleri renkli, göz alıcı paketlerde saklamayın. * Çocuklar için emniyetli kapakları olan şişeler kullanın. Altı veya yedi yaşına geldiklerinde, onlara ürün paketlerinin üzerinde yer alan işaretlerin anlamını öğretin. * Elektrikli cihazları asla su akan yerlerin yakınında bırakmayın. Bıçakları asla masa ve tezgahların üzerinde bırakmayın. Prizlerin üstünü hiçbir zaman açık bırakmayın. - Kibritleri ve sıcak yemekleri çocukların ulaşamayacağı yerlerde saklayın. Tehlikeli maddeleri asla normal gıda maddeleri için kullanılan kaplara koymayın. Dişler de aksesuar ile tanıştı! Diş taşları; dişlere uygulanan küçük, parlak, renkli kristallerdir. Buna alternatif olarak altın veya uygun diğer metallerden yapılmış olanları da var. Uygun bir yapıştırıcı sayesinde dişe yapıştırılıyorlar. Bu; ortodontik tedavi sırasında dişe takılan tellere benzer bir uygulama. Tüm ön dişlere uygulanabileceği gibi sadece bir dişe de uygulanabiliyor. Renk, şekil ve çeşitte sınır yok! Üstelik uygulanması çok kolay; çünkü iğne gerekmiyor, uyuşturma yapılmıyor, diş kazınmıyor, ağrı çekilmiyor! 3-4 dakikalık bir sürede dişleriniz parıltılarını kazanmış oluyor. Model değiştirmek kolay ve hızlı. Diş taşları dişinizde 2 aydan 1 yıla kadar kalabiliyor. Yanlış bir uygulama sonucu diş taşının yutulma ihtimali dışında problemi veya riski olmayan bir uygulama. Diş taşı herhangi özel bir bakım da gerektirmiyor.