Shhrraakk!" En alâsı çevre sakinlerinin kulaklarını çınlatacak kadar ses çıkartanıdır. Kulağa atılırsa kulak zarını patlatır, enseye atılınca bayıltır, kafaya atılırsa kemik çatlatır! Şah damarının büzülmesine ve "Tez, titreye ve kendine gele!" ihtarına uymayan densizlerin üzülmesine sebebiyet verir. Yağlı mermer blokları tokatlayarak çalışılır. Zamanla el içleri nasırlaşarak ciddi bir silah haline gelir. Hani şu meşhur "elimin tersiyle" şeklinde değil, bilakis avuç içiyle ve kolla geniş bir açı çizilerek atılır; "Osmanlı tokadı" Aklıma geldi! Yeniçeriler, ola ki silahsız kalırlarsa diye kendi ellerini ciddi bir savunma ve saldırı aracı haline getirmişler. Her ihtimali düşünmüşler. Hatta bu darbeleri ekvator çizgisinin dönebildiği her yerde de duyurmuşlar. Eeee... Rica ederek fethetmedik ya kıtaları kardeşim! Ramazan bize maneviyat, huzur, yardımlaşma duygusu, sahur davulcusu, pide ve bazılarımıza "Oruçluyum zaten!", "Oruç kafa" gibi kalıpları getirdi. İftara doğru iyice gerilen sinirler! Orucun sabırla ilişkisini tutturmakta zorlanıyorum. Orucu uykuya tutturmak da istemiyorum. Çocukken bize öğrettiler. Niyetliyken kötü söz söylenmez, nefse yol verilmez, kalp kırılmaz, arkadaşın saçı çekilmez ve dövülmez. Büyüdük! Tüm bunları hâlâ çıkarmadım aklımdan. Ama ne gelir ki elimden? Oruç kafa hayal kurmamı engelleyemiyorum... İftara on dakika kalmış. Pide kuyruğunda bekliyorum. Arkamdaki bey, içtiği sigaranın dumanını kafama, yüzüme üflüyor! Sinirden dönüp bakmıyorum, ama tahlil edebiliyorum. Tekel, uzun, yarı bayat, yedi dakika içimlik bir sigara! Hayır, karar veremiyorum. Her tarafından zımbalar ve metal parçalar çıkan metal giysili bir Terminatör mü olsam? Arnold Shweizeneger abim gibi adamı sarssam! Yoksa? Evet. En alâsı Osmanlı tokadı! Ramazana ve kişilerin inançlarına saygı duymayanlara; ve bunu karizma sananlara! Ramazan Şenlikleri bünyesinde Sultanahmet Camii önünde iftarda ve sonrasında org çalıp şakır şakır oynayanlara... Turistik diye Küçük Ayasofya Camii'nin avlusunda, Padişah türbesi önünde, yanında mezarlık içlerindeki "Cafe"lerde yiyip içenlere! Her zaman "Çıtır manken Pişkingül, içini dışına döktü" diye magazin adı altında cüretkar pozlar eki veren; ama ramazanda dini kitap, cd hatta abartıp güllü Yasin verme eğilimine giren yazılı basın kuruluşlarına... Zayıflama amaçlı oruç tutanlara... Bütün sene boyunca kurusunu suluya karıştırarak yaşayan, ramazan geldiğinde gündüz medyada göz yaşları içinde ezan, ilahi okuyup akşam yine cıvık çürük devam eden bir takım örnek sanatçılara! Zaten satılacak diye bir pideye yüz çuval un fiyatı koyup fukarayı pideden uzak tutanlara... Hazır başlamışken; yılbaşı gelmeden on beş gün önce cama, kapıya, eşiğe, koluna boynuna teknolojik süslemelerle "Happy new year" yazıp, kandilde "Kandiliniz mübarek olsun" yazısını A4 kağıdıyla asan ve asmayı akıl etmeyen esnaflara... Oruç kafa! Dedim ya, oruçluyken asabi oluyorum. Ama aklımda. Kimsenin saçını çekmiyorum. Sadece hayal kuruyorum. Zaten ellerim küçük ki!