İyi geceler!

A -
A +

Zamanlama En doğru uyuma zamanı; esneme, görme ve işitmede azalma gibi bedensel yorgunluk belirtilerinin baş gösterdiği, kısaca vücudunuzun uykuyu istediği zamandır. Ayrıca erken kalkmayı deneyin. Geç kalkanlara oranla daha sağlıklı uyursunuz. Yatak Kullandığınız yatak, çok yumuşak olmamalı. Bu tarz yataklar uyurken vücudunuzun rahatsız pozisyonlara girmesine neden olur . Çarşaflarınızı sık değiştirin, temizlik huzur getirir. Uyumak dışında yatağınızda vakit geçirmemeye çalışın; yemek, içmek veya sohbet etmek için kullanmamaya özen gösterin. Yastık Alerjikseniz, kuş tüyü yastık kullanmayın. Yastığınızın üzerine bir kaç damla lavanta esansı damlatın, daha rahat uyumanıza yardımcı olacaktır. Renk Yatak odanızın duvarlarını boyarken renklerin psikolojik etkilerinden faydalanın: Mesela, soluk sarı; depresyondan uzaklaştırır. Mavi; sinirleri yatıştırır, gözleri dinlendirir. Yeşil; uyku getirir, huzur ve dinginlik sağlar. Hava Yatak odanızı sabah kalkınca ve yatmadan 10-15 dakika önce mutlaka havalandırın. Böylece odanıza taze hava dolacak ve ısı bir miktar düşecektir. Soğukta uyku daha çabuk gelir! Kışın ise kalorifer dilimlerinin üzerine su dolu bir kase koyarsanız, hem odanız nemlenir (kolay nefes alırsınız) hem de odanızın fazla ısınmasını engellemiş olursunuz. Beslenme Yiyecek: Uyku öncesi metabolizmayı uyarıcı yiyeceklerden kaçının! Özellikle; portakal, kivi, lahana, biber gibi C vitamini yönünden çok zengin olanlardan kaçının. Fazla yağlı da yemeyin, yağların hazmı uzun ve zordur. Uykunuzun verimini düşürür. Uyku açısından ideal akşam yemeği, az miktar karbonhidrat ve bol sebze ile olanıdır. Meyvelerden ise elma uyku getirici bir özelliğe sahiptir. İçecek: Saat 17.00'den sonra kahve ve sodalı içeceklerden uzak durun! Ihlamur, mine çiçeği, papatya gibi bitki çayları yatıştırıcı ve dinginlik verici özellikleri sayesinde rahat bir uyku uyumanızı sağlar. Eğer sürekli uykusuzluk çekiyorsanız, bir kaç gece süt kürü uygulayın. (Bir bardak sıcak süt ve bir kaşık bal karışımı) Sık sık kâbus görüyorsanız, lavanta ya da gelincik çayı için. Stresten uzaklaşın İyi uyumak için, vücut ısısının gün içindekinden 2 derece daha düşük olması gerekir. Sıcak bir banyodan sonra vücut ısısı düşer. Ayrıca banyo suyunuza, ardıç ağacı veya mandalina gibi birkaç damla öz yağı da damlatabilirsiniz. Beyninizi yormayın Televizyon seyretmek veya kitap okumak uykuyu bozmaz. Buna karşın ders çalışmak, faturaları düzenlemek gibi yatmadan önce beyin yorgunluğuna neden olan işler uykuya geçişi zorlaştırır. Modelimi sarsmayın! Geçen yaz da böyle olmuştu. Bol bol söylenmiş, Çok ayıp! Cık, cık... diye son bulan sohbetler etmiştim. İşte bu yaz da aynısı. Hatta daha da beteri... Alışveriş için Bakırköy'deyim. Özgürlük Meydanı'nda dikiliyorum, oluk oluk insan akıyor. İnanamıyorum! Dilim tutuldu... Tamam hava sıcak, bir hayli sıcak. Asfalta yumurta kırsak pişer. Ancak görüyorum ki yumurtaya hacet yok. Bu insanların beyni resmen cılk cılk, değerleri rafadan, kültürel erozyon ise lop lop. Genç, yaşlı, anne, teyze, çocuklu, kocalı bir sürü kadın yarı, hatta dörtte üç çıplak dolaşıyor... Ayıp denen bir şey var. Bebelere zıbın diye giydirilen şeyleri bluz diye giymişler... Tek askılar, transparanlar, vitrinlere kıyafet diye konan el kadar kumaşlar, abartılmış düşük belli etekler pantolonlar... İnsanın bir top basma alıp üzerlerine atası, pazardan bir deste lastik alıp; "Al kardeş, şu lastiği geçir de düşmesin" diyesi geliyor! Nasıl yani? Neden ki? Aaaa! Sıcak hava bir tek onlara mı dokunacak? Beynim bir gitti geldi. Flaş!! Zıbam! Flaş!! Bizanslılar'ın ziyafet masası, ortaya karışık meyve... Kötü Kumandan Aleksiynoz tam raks etmesi için getirilen Türk kızının abasını kaldıracakken tebdili-i kıyafet Malkoçoğlu, kızı göğsünden hançerliyor. Malkoçoğlu bir şeyler geveleyip durumu kurtarıyor, masum kız minnettar gözlerde ona bakarken ölüyor. Flaş!! Zıbam! Flaş!! Ne alaka diyeceksiniz. Hiç... Filmlerden çok etkilenirim de! Meydanın tam ortasına "Edeb ya Hu" pankartı açacağım, alıp beni götürecekler. "Yiğidin malı meydanda olur" atasözünün gerçek anlamı üzerine bir kompozisyon yazıp dağıtacağım, yine beni götürecekler... Yalpalayarak yürüyen teyzeye "Ben Tüketiciyi Bilinçlendirme Merkezi'nden geliyorum. Üzerinizdeki elbise değil, gecelik. Sizi kandırmışlar" diyeceğim, kızacaklar... Elinde çocuğu, kolunda hanımı (ama içi dışı bir hanım) keyifle bakınan adama yaklaşıp, "Beyefendi, siz olmuşsunuz. Üstüne üstlük bir de uçmuşsunuz. Bu engin kayıtsızlık felsefenizin ışığında, paylaşma anlayışınızı bizimle paylaşır mısınız? diye soracağım, celallenecekler... Mini bluzlu kızcağızı durdurup, sabit gözlerle bakııp, bakııp, usulca "Karın Deşen Jack aramızda dolanıyor. Bana seni sordu" deyip yürüyeceğim, olmayacak... Elime bir megafon alıp "Hanımlar, sakin olun. Teşhir Nevrozu yaşıyor olabilirsiniz. Lütfen panik yapmayalım. İlgili tedavi merkezlerinin telefonlarını veriyorum. 0212..." diye bağıracağım, beni tedavi etmeye kalkacaklar... Modacılar, tekstilciler, televoleciler, reklamcılar, yayıncılar, onlar, bunlar ve tabii ki bunlardan bu kadar pervasızca etkilenenler... Halkı inceden inceden işleyerek bu hale getirip, eserlerini gazetelerin üçüncü sayfasında üzücü haberlere malzeme yapanlar... Her kim ise bunlar çok ayıp ediyorlar! Herkes istediğini giymekte özgür. Ama kimse, hiç kimse benim anne modelimi, teyze modelimi, nine modelimi böyle sarsamaz. Bunu yapmaya hakkınız yok!!! Ninem diyor ki; Kaynayan kazan kapak tutmaz, kazan taşarsa kepçenin değeri olmaz. Profesör Muallâ Zaman paraya benzer, lüzumsuz yere sarf edilmedikçe daima yeter.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.