* ÇORBALAR Özellikle sebze çorbalarının içeriğinde bulunan lifli besinler sağlıklı bir bünye için elzem olduğu gibi tokluk hissi vererek doğal yolla iştahınıza gem vurabilmenizi sağlar. İçine konan yağ miktarı abartılmadığı sürece, kalori miktarları düşük ama buna rağmen hem göz hem de karın doyurucudurlar. Çorbalar su içeriği olarak zengindir. * TURTALAR, GÜVEÇLER Bu tarz yemekleri hazırlarken margarin veya katı yağ yerine yağı azaltılmış (light) ürünler veya yoğurt kullanın. Yağlı et türlerinden kaçının. Füme tavuk veya hindi göğüs, soya eti veya tofu kullanın. Kullanacağınız sebzelerin inceltici sebzeler olmasına çalışın. Güveç yaparken brokoli, karnabahar, rezene, kereviz; turtalarda da kabak, biber, soğan gibi. * TAHILLAR, BAKLAGİLLER Mide kazınması olarak kendini gösteren ani açlık krizlerine karşı silah olan iyi şekerler bulundurdukları için faydalıdırlar. Elyaf içerikleri zengin olduğundan doyurucudurlar. Bu elyafların "hapsedebildiği" bazı yağ ve şekerler, vücutta depolanmadan atılır. B vitamini deposudurlar. * ET ÜRÜNLERİ Yağsız pişirme tavaları kullanarak eti tamamen kendi halinde pişirmeye özen gösterin. Yağ kullanmak zorundaysanız 1 kaşık zeytin yağından fazlasını kullanmayın. Hindi, tavuk, dana gibi yağsız etleri tercih edin. Sığır veya kuzu etini mecburen kullanacaksanız yağlı kısımlarını ayıklayın. Hoşaf Eksperi O yıl doğan bebeklerin en kocaman gözlüsüydü... Güzel gözleri, kozmetik markalarının sponsorluğuna ihtiyaç duymayacak kadar sürmeliydi. İlk şaplağını yediği fuşya rujlu ebesine melül melül baktı. Suratını hafızasına kazıdı. Ne de olsa ileride soranlara tarifini vermek için lazım olacaktı. O, hep melül melül baktı... Büyüdü... Yol kenarlarından ısırgan otu toplayarak aile bütçesine, kendi tostundaki peynirle kardeşlerinin protein ihtiyaçlarına katkıda bulundu. "Hayır" kelimesini telaffuz edememesinin dışında, sıradan bir çocuktu. Ancak ara ara sırtında gerip bir kaşıntı, yonca tarlası görünce de tarifsiz bir sevinç duyuyordu. Garip bir şeyler vardı... Büyüdükçe kulakları da uzamaya başladı... Dar bütçeli gerilim filmleri gibi atlaya atlaya gidelim, bizim de yerimiz dar. Bu çocukla ilgili esrarengiz dosyayı incelemeye karar verdim. Topladığım ip uçları beni bir kibrit kutusu üzerinde yazılı telefon numarasına ulaştırdı. Büyütecimi kenara koyup tuşlara bastım. Çalıyordu... "Alo Ailenizin Eşeği hattı. Nasıl yardımcı olabilirim?" Şaşkınlığımı birkaç geçiş cümlesiyle savuşturduktan sonra konuyu açtım. Prof. Semerkent dingin bir ses tonuyla anlatıyordu: "O çocuk bizden! O bir sıpaydı. Bu ilk vaka değil... Efendim söyle izah edeyim; her ailenin bir eşeği vardır. Atsan atılmaz, satsan satılmaz bireyler kendi içlerinde eşeğini belirler. Bu, kendiliğinden gelişen bir süreçtir. Kısacası olunmaz, doğulur" Merakla dinliyordum. "Ailenin her işine koşturur, her türlü sorumluluğu üstlenirler. İş, aş, dalaş ve ilgili ilgisiz bir sürü konuyu içeren insani yardım paketleri hazırlar. Tez canlıdır, pozitiftir. İstemese de bakar ki ya yapan, ya da doğru düzgün yapan yok, üstlenir geçer. Halleder. Hatta kollarını yeterince hızlı çırpsa uçar bile. Bir yolunu bulur. Yollar yapılırken eşeklerin önden gönderilmesinin sebebi de budur. Derden tepeden, dolana yürüye en kestirme ve uygun yolu bulur ki, o yola asfalt döşenir." Bu ne kardeşim böyle? "Şaşırmayın dedektif! (Bana diyor, hayal gücü işte ne yaparsın) Telefonda konuşurken. Hatta birini dinlerken bile ara ses olarak 'evet' diyen insanlarımızın 'hayır' diyebilmesi çok zordur. O yüzdendir ki, vurulan semerin üzerine kişiler ve olaylar birer birer yüklenir. Yeri gelir tepesine çıkılır. Zamanla 'eli mahkum yapacak, mecbur' kıvamına getirilir. Herhangi bir itiraz girişimindeyse duygusal şantaja başvurulur." Soruyorum; "Peki neden eşek? Neden 'ailenizin tırtılı' değil de eşeği?" Profesör, "Eşek, attan çok daha zekî, ama kişiliği olduğu için inatçı... Sürüler halinde yaşıyor, ama hiyerarşi tanımıyor. Ataları çölden geldiği için çetin şartlara olağanüstü dayanıklı. İnsanoğluna, araba çekmeden asker taşımaya, tarla işlerine kadar çok çeşitli alanlarda hizmet veriyor, ama yine de yaranamıyor ve 'aptal' yerine konuyor" diyor. Hımm... Şüpheyle yaklaşıyorum; "Gerçekten mi?" "Ben ne bileyim? Focus dergisinde öyle yazıyordu" diyor... Önüme konan saman balyasından, pardon, dosyadan başımı kaldırdım ve tespitte bulundum. Evet, bu semer vurulma durumu aileyle sınırlı kalmıyordu. Hayata yayılmıştı. Küçükten büyüğe doğru, iç içe... Aile, akraba, komşu, çevre, iş dünyası, toplum, ülke... Tıpkı bir matruşka gibi! Ünlü Fransız araştırmacı Buffon'un deyişiyle "Eşekler, insanoğlunun en büyük keşiflerinden biri." Kaloriferli evleri nemlendirin! Kalorifer kullanımı, nemin azalmasına neden olduğu için, var olan hastalıkların kronikleşmesine neden oluyor. Ancak uzun süre kalorifer kullanımının havadaki nemi azalttığına dikkat çeken uzmanlar, bunun özellikle gelişim çağındaki çocuklarda ciddi rahatsızlıkların oluşmasına, var olan hastalıkların ise ağırlaşmasına ya da kronikleşmesine yol açtığını kaydediyor. Uzmanlar, normal şartlarda havadaki nemin %50 civarında olması gerektiği vurgulayarak, alınması gereken tedbirleri şöyle sıraladı: Kalorifer üzerine ıslak bez konulabilir, petek suluğu takılabilir, katalitikin üzerine çaydanlık ya da benzeri kaplar koyabilir, elektrikli su ısıtıcıları odada kullanılabilir. İyi durulanmış çamaşırlar oda içinde bırakılarak odanın nemlenmesi sağlanabilir. Şiş gözlere çare... Sabah şiş gözlerle aynaya baktığınızda hoş olmayan görüntülerle karşılaşmak istemiyorsanız bir gece önceden almanız gereken birkaç basit tedbir var. Çok az ya da çok fazla uyku, aşırı tuz ve kafein, sabahları şiş gözlerle uyanmanın başlıca nedenleri... Beslenme: Tuzlu gıdalardan uzak durun. Uyku: En az 7 saat deliksiz uyuyun. Bakım: Yatmadan önce göz çevrenize nemlendirici krem sürmeyin. Bunun yerine jel kullanın. Jelli kremler, göz çevresini rahatlatır ve sıkılaştırır. Tüm bunlara rağmen sabah şiş gözlerle uyandıysanız: Çiğ patatesi yuvarlak dilimler halinde kesin. Gözlerinizin üzerine birer tane yerleştirip 10-20 dakika arası tutun. Bunun dışında antioksidan içeren kremler de şişlerin inmesine yardımcı olacaktır.