Hani bazı çocuklar vardır, iki insan görünce kudurur. Şımarır, şımarıııır, pedagojik analizini şu aralar pek de yapamayacağım bir şov yapma iştahı kabarır. Bodrum'daki zincirini henüz koparmışçasına yemeklere saldırır, anneyi utandırır, babayı utandırır, yapmadığını bırakmaz, gereksiz aile sıralarını deşifre eder, oradan oraya zıplar dere tepe düz gider... Millet yanında, şaplağın patlamayacağını, azarlanmayacağını, azarlansa dahi cezai potansiyelin minimuma indiğini keşfeden bu çocuk, mevcut otorite boşluğunu doyasıya kullanır, hatta kesmez iktidarı ele geçirir. Bunlar büyüyünce ne olur? Kırpılıp kırpılıp yıldız yapılmadığına göre "Ortam Mantarı" olur. Ki, bunların dişi olanları zehirlidir. Efendim, ortam mantarımız, iki insan görünce kocasını hedef alan bir şov yapma iştahıyla yanar. Delişmen hareketlerle ilgiyi üzerine toplamaya çalışır, kocasına insan içinde sokacağı iki çift lafı kâr sayar. Kınıyoruz ve mantarımızı elimize alıp inceliyoruz. Evet, şovun içeriğini eşi mimikle fırçalama, kaş gözle ihtar verme, laf sokma, ezme, küçük düşürmeye yönelik imalar ve azarlamaya kadar uzanan geniş bir spektrum üzerinde konumlandırabiliyoruz. Misal; bir akraba yemeği. Üst üste toplanan tabak takırtıları arasında eşler çoktan koltuklara gömülmüş askerlik anılarına karbonat muamelesi yaptırmakta. Adamcağız almış sazı eline bir iki tıngırdatacak; "Nizamettin Başçavuş dedin miydi tel örgüler bile titrerdi. Şafağı tersten saydırırdım beah!" Pıfırrrrt... Ortam mantarı bitiverir; "Nizamettin, Nizamettin! Bir beni annene saydırtamadın ama. Kırk yaşında adamsın hâlâ ödün kopuyor!" Vaay beee... Kadın tepkinin gelişine göre ya üsteler ya da mırıltıyla sokuşturdu laf ağzında yandan yandan mekandan ayrılır. Lütfen ayrıntıyı kaçırmayalım; Otogara ufo indirmiş şoför şuurunda kurumlu bir tebessüm ise ağızdadır... Fark edildiği anda sinir bozukluğuna yol açan bir başka durum ise, mantarımızın toplum içinde eşiyle giriştiği ego yarışıdır... Boyuna iyice yapıştırılmış bir gıdı konuşuyor; "Bizim de elimiz armut toplamaz herhalde Nizaaamettin!..." Şak şak şak. Hatta bir de aferin! Olimpik Üre Yarışları'nda altın madalya Çaçaronyalı bayan atletin... İnsan tıkanıyor böylesi durumlarda. Bön bön bakan çekirdekçi taraftar modundan sıyrılıp şükür ediyor erkek olmadığına... Hayal kuruyor... Mesela; hazır kış yaklaşıyor ya, döktürmüşüm iki çeki odunu kapıya, avuçla tarta tarta ayıklıyorum, bir sobaya bir sopaya... İktidar açlığındaki bu baskın karakterler, tribünlere oynar. Kitleden aferin alacak, kocasından veresiye defterindeki hınçlarını çıkaracak, birebir iletişim kuramadığından ve nezaketsizliğinden bi haber ezilmeyen, etkin yetkin gözü pek kadın imajını ele güne onaylatacak... Sen değil kral benim, ben işte adama böyle yaparım, benim egom daha boncuklu, ben bilirim!.. Bilmedikleri bir şey var; "Ben bilmem beyim bilir" kadınlarıdır esas akıllı olan. Kaç tanesi sosyoloji tezi elinde dekanlığa yürümüştür bilemem ama birikim insanıdır onlar. Dinleyin bu kadınları, gözlemleyin. Sükut içinde 'Süper kadın sendromundan' uzaklar. Bir dakika şekerim saldırmayın, durun iki satır bir dinleyin. Kariyer basamaklarında nefesleri kesilip tırabzanlarına yaslandıklarında aile, çocuk gibi doğal isteklerini suç sayıp "biyolojik saatim istiyor" kılıfında sunmuyorlar... Hiç hafta sonu eklerindeki ilişki testlerinden medet ummadılar, koca ya da baba parasıyla sözde feministlik yapmanın komik olduğunun da farkındalar.. Her şeyden haberdarlığın insanın başına neler açacağını biliyorlar, belki biraz kolaycılar ama kabul edin akıllılar. Kralı gönüllü seçmişler, bildiğine inandıkları bir kralları var, mevzuu kavramış kraliçeler gibi yaşıyorlar... Haydi size rast gele... > Ninem diyor ki: İnine sığmayan tilki kuyruğuna çan takar. > Profesör Mualla: Başarı, istediğini elde etmek, mutluluksa elde ettiğini sevmektir. ------ Uyurken güzelleşin Gündüzleri rüzgara, soğuğa, güneşe, hava kirliliğine ve strese karşı sürekli bir savunma halinde olan cildiniz, kendini onararak yenilenmek ve beslenmek için organizmanın derin uyku halini, yani geceyi bekler. YAZIN ardından cildimizin kış şartlarına uyum sağlayabilmesi için dengelenmeye ve iyi bir bakıma ihtiyacı vardır. Böyle dönemlerde yorgun bir günün ardından gece bakımınızı ihmal ediyorsanız, cildinizi çok şeyden yoksun bırakıyorsunuz demektir. Zira cilt kendini yenilemek ve verdiklerinizden yararlanmak için sizin uyumanızı bekler. Cildimiz kendini onararak yenilenmek ve beslenmek için organizmanın derin uyku halini, yani geceyi bekler. Bu sebeple aktif maddelerle donanmış iyi bir bakım kremi gece boyunca ona destek olacak, cilt de verilen aktif maddeleri bu sakin döneminde çok daha iyi değerlendirecektir. Cilt bakımına kozmetiklerle destek vermek için ideal zaman dilimi, cildin aktif maddelere en fazla açık olduğu, karanlığın hüküm sürdüğü anlar, yani gecelerdir. Kozmetikçiler ve bilim adamları da bunu vurgulamaktadır. Gündüzleri savunmada Cilt gündüzleri sürekli bir savunma halindedir. Rüzgara karşı, soğuğa, güneşe ve hava kirliliğine karşı kendini savunmak, bu arada da stresle savaşmak zorundadır. O kadar çok yapacak işi vardır ki, kendisiyle ilgilenecek zamanı yoktur. Bu zamanı ancak gece bulabilir. Biz derin bir uykuya daldığımız anda o çalışmaya başlar. Zarar görmüş hücrelerini elden geçirip, savunma sistemini tamir ederek denge kurar ve enerjisini toplar. Bu sayede geceleri hücre bölünmesi on misli artarak saat 01'de bölünme doruğa erişir. Yaşlı hücreler cilt yüzeyine itilirler ve genç hücreler cildin üzerinde yeni bir koruyucu tabaka oluştururlar. Üstelik cilt, gece yarısından sonra hormonlar tarafından daha iyi sulanır; kılcal kan dolaşımı da aynı şekilde bu dönemde canlanır. Cildin uygulanan ürünlerden en yoğun olarak yararlandığı saatler ise sabahın dördüdür. Görüldüğü gibi cildimiz en fazla gece yarısı ile sabahın beşi arasında kullandığımız ürünlerden yararlanıyor. Gecenin cildimize sunduğu en büyük hizmet sakinleşmektir. Yani gün boyunca kendisini güneşe, rüzgara karşı savunurken, yaptığı strese bağlı ya da mimiklerle ilgili kırışmaların asıl sebebi olan adale kasılmaları gece boyunca sakinleştiğinde ortadan kalkar. Doğal olarak sürekli kasılmalar da, ifade kırışıklarının yerleşmesine yol açıyor. ------ > Kadınlara yıkama talimatları Türkiye'de, özellikle ev kadınlarının vazgeçilmez eşyalarının başında çamaşır makinesi geliyor. Araştırmalara göre ev kadınlarının yarısına yakını çamaşır makinesinden vazgeçemeyeceğini söylüyor. Kadınların bu isteğinden hareketle çamaşır makinesi üreticileri de ürün çeşitlerini sürekli yeniliyor. Ürünlerin özelliklerinin artması kadınları bazen kullanmak konusunda zor durumda bırakabiliyor. Bu yıkama talimatları işinizi kolaylaştıracak, hem makinenizin hem de çamaşırlarınızın ömrü uzayacaktır. ------ > 13 dakikada bir protein seansıyla zayıflayın! KİLO almayan insanların, metabolizmaları yediklerini hemen yakabiliyor. Bazılarınınki ise fazla hızlı değil. Diyet uzmanları bu durumda, vücudu kandırmak ve 13 dakikalık aralarla bir şeyler yemeyi öneriyor. Diyet düşük karbonhidrat ve yüksek proteinli bir ana öğünün, bol sebze ve meyveyle desteklenmesine dayanıyor. Ara öğün olarak ise, iki kez hafif bir şeyler atıştırmak yeterli. Tipik bir günlük diyet örneği şöyle: * Kahvaltıda bir adet yumurta ve kızarmış bir dilim ekmek. * İlk ara öğünde armut. * Öğlen çorba ve ton balıklı salata. * İkinci ara öğünde diyet peynir. * Akşam yemeğinde ızgara tavuk, bezelye, kivi ve şekersiz jöle. Bir parça çiğ biber yediğinizde metabolizmanız 13 dakikalığına kendini ateşliyor. Dolayısıyla, her ana öğünün ardından 13 dakikada bir metabolizmayı hızlandıracak bir parça proteinli gıda ya da biber gibi bir çiğ sebze yemek gerekiyor.