Mart kedileri...

A -
A +
Merhaba ben Sia. Halime'nin kedisiyim. Ablam depresyonda. Battaniye yogasıyla hayatı ve insanlığı sorguluyor... Ben de fırsat bu fırsat, klavyeyi patileyeyim dedim. Önce arkadaşlara selam ederim. Aşağı mahalleden Boncuk ve Tekir'e, yukarı damdan Tırmık'a sevgiler. Sarman, seni unutmadım; bizim paspasa bir şeyler olmuş, benim üzerime kaldı, hesaplaşırız sonra! Ne diyordum? Malum Mart, kediler damda. Dam üstündeki saksağanlara ise kimsenin dikkat ettiği yok! Adımız çıkmış dokuza, inmiyor kardeşim sekize! Millet dam dam geziyor, artık televizyon bile damsız açılmıyor. Yok aşk olsun, yok meşk dolsun, yok İstanbul gecelerinde kim kiminle, kimin eli kimin cebinde? Cep delik cepken delik! Her kanalda evlilik programı! Millet eve kapatılır yayınlanırdı bi de onlar hortladı! Bu nedir, bu ne? Yav kardeşim bu kadar mı dert olur? Bu kadar mı tek derdiniz bu olur? Eskiden, yani ablamın nenesi anlattıydı da oradan biliyorum, buralar hep dutlukmuş. Ay kafam karıştı pardon, gençler ar edermiş, bir biz mavlarmışız. Evlenesi gelenler, babanın ayakkabısına çivi çakar, olmadı yüzsüzlüğü ele alır pilava kaşık saplarlarmış...
Pisiciklerim, okurlarım, hişş sen bu yazının sonu nereye varacak diye aklından geçiren, bak mühim bir şey söylüyorum; şimdi ekranın tam ortasına kaşık saplanmış! Herkes birbirinin çöpünü çatmaya çalışıyor. Hatırlar mısınız pisiciklerim, on beş sene önce Pajitnov bir oyun çıkardıydı; Tetris. Hastalık gibi bir şeydi. Hatta Rusların Tetris'i halkı düşünmekten alıkoymak, suni gündem oluşturmak, ha bir de Amerikalıları oyalayıp verimliliklerini düşürmek amaçlı çıkardığına dair rivayetler dolaşırdı. Bu programlar için de kedi aklımla komplo teorileri üretesim geliyor. Haa, eğer bizim milletçe derdimiz, zorumuz bu diyorsanız bu memleket bitmiş. Benzin ışığı yandıktan sonra da birkaç kilometre daha gider bu mantığıyla, hareket nafile. Kıraathanedeki amcalara söyleyin, masada devleti kurup kurup yıkmayı bıraksınlar, bir çay daha söylesinler... Vurun abalıya. Tutturmuşlar yok kediler mavlıyormuş, yok gürültü yapıyormuş, yok taş atmalar, yok dalga geçmeler. Cık, cık cık... Sinirimden bıyıklarım titriyor! Rumuz Goncagül diye başladınız, gazetede, sosyal medyada, telefonda, televizyonda ha babam devam ediyorsunuz... Biz Martlarız, bize göre sorun yok, sistemden muafız anlayana hani... Yok reyting varmış, yok halk bunu istiyormuş. Aslında medyanın suçu yokmuş, halk yaptırıyormuş. Oldu mırnavcığım, Hitler de iyiydi ama çevresi kötüydü, di mi?
Neyse geliyor bizimki, ben kaçayımmm... Ne? Bozmuyorum bilgisayarını! Ne ittiriyorsun beah? Alırız yenisini...
 
Ninem diyor ki; Arsız neden arlanır, çul da giyer sallanır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.