Mektuplar artık tarihe karıştı, ama bilin bakalım tarihteki en kısa mektupları kim yazmıştı? Araştırınca iki tane çıkıyor ama üçüncüsü daha esaslı…
Birinci mektup;
Eski Yunanistan’daki Spartalılar savaşçılıkları kadar az söz söylemeleri ile de ün yapmışlardır. İran-Yunan çatışmaları devrinde bu durum, tarihin kaydettiği en kısa mektubun yazılmasına sebep olmuştur. Bu mektubun içinde yalnız bir edat vardır. Mesele şöyledir; İran serdarlarından (komutanlarından) biri, Sparta ordusunun komutanı Lysandros’a bir mektup yazarak;
-“Eğer Yunanistan’a girecek olursam, ortalığı kan ve ateş içinde bırakacağım” demiş.
Spartalı komutanın verdiği ünlü cevap ise işte şu edattan ibaret:
-“Eğer!..”
İkinci mektup;
Victor Hugo dünyaca ünlü kitabı Sefiller’i yazdıktan sonra kitabın satış durumunu sormak için yayınevine bir mektup gönderir… Mektubu sadece bir “?” (soru işaretinden) ibarettir…
Yayınevi de bunun altında kalmayarak satışların çok güzel gittiğini belirtmek için hemen cevap yazmıştır… Cevapta ise sadece bir “!” (ünlem işareti) vardır...
Üçüncü mektup;
Kanuni Sultan Süleyman, devletin akıbetini hayal eder. "Günün birinde Osmanoğulları inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?" diye derin derin düşünmeye başlar...
Bu soruyu sütkardeşi meşhur âlim Yahya Efendi'ye sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu Yahya Efendi'ye gönderir:
“Sen, ilmiyle amel eden bilge birisin… Bizi de aydınlat. Bir devlet hangi hâlde çöker? Osmanoğulları'nın akıbeti nasıl olur? Bir gün izmihlale (yıkılma) uğrar mı?"Pusulayı okuyan Yahya Efendi aynı kâğıdın arkasına;
"Neme lazım be Sultanım!" yazar ve geri gönderir.
Kanuni, Yahya Efendi'nin Beşiktaş'taki dergâhına gider ve cevabı için ona sitem eder; “Bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece 'Neme lazım be Sultanım' demişsiniz. Sanki 'Beni böyle işlere karıştırma' der gibi bir anlam çıkarıyorum” deyince Yahya Efendi neyi kastettiğini açıklar:
“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de 'Neme lazım' deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler; fakirlerin, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hâle gelir…”
(Bu mektup hâlen Topkapı Sarayı’nda sergilenmektedir.)
Ninem diyor ki; Kalbin mektubu gözünden okunur.