Bu sezon paltoda 60'ların çizgilerine sıkça rastlayacağız. Özellikle 'Jackie Onassis' tarzı paltolar, jean ve pantolonlarla oldukça şık dururken, daha lüks görünümlü goblen paltolar hem gündüz, hem de gece rahatlıkla giyilebilir. Üstelik renk seçimleri de oldukça zengin. Peki, bu kadar çeşitli paltodan hangisini alacağız? Ne istediğinizi bilmek işinizi kolaylaştıracağı gibi vücut şekliniz ve tarzınız ön planda olacaktır. Orantıyı sağlayın Palto satın alırken vücut şeklinizi mutlaka göz önünde bulundurun. Eğer kilolu ya da iriyseniz, o zaman kruvaze modellerden, kalın yünlü kumaşlardan, ya da puf görünümlü anorak tarzı paltolardan kaçının. Kemerli bir palto edinmeyi düşünüyorsanız, geniş kemerli bir modeli tercih edin. Beliniz kalınsa, bu model belinizi daha ince gösterir. Ayrıca açık ve soluk renklerden, gereksiz detay ve süslerden de uzak durun. Boy ve bedene dikkat! Dar klapalar, büyük bedenleri tolere ederken, geniş yaka da özellikle geniş basenli kadınların vücudunu orantılı gösterir. Boyunuz 1.65 cm'den kısaysa; diz hizasının altına inmeyen paltoları tercih edin. Çünkü uzun paltolar boyunuzu kısar, sizi basık gösterir. Ayrıca paltonuzu çizmelerle kullanmak, sizi daha uzun gösterir. Boyunuz çok uzunsa, bilek hizasında uzun paltoları tercih edin. Bunlar, boyunuzu biraz daha kısabilir. Öncelikle rahatlık! Uzunca modeller hem eteklerle, hem de pantolonlarla iyi durur. Kollarının da çok dar olmamasına dikkat edin. Böylece içine kalın bir kazak ya da bir ceketi rahatlıkla giyebilesiniz. Paltonuz üzerinizdeyken kollarınızı rahatlıkla yukarı uzatabildiğinizden ve düğmelerin rahatça kapandığından emin olun. Hafif bir palto için, kaşmir ve yün karışımı modelleri deneyebilirsiniz Modaya uygunluk Bu sezon parlak renkler, cesur desenler çok moda. Eğer bir paltoyu bir sezon giyip, sonra da atanlardansanız; modayı takip edip canlı renklerde bir palto satın alabilirsiniz. Ancak bu paltoyu gelecek sezon da giymeyi düşünenlerin, renklerin cazibesinden uzak durup; modası geçmeyecek siyah, lacivert, kahverengi ve krem gibi klasik tonları seçmesinde fayda var. İçimdeki çocuk Ben açık yaşarım hayatı. Oyunsuz, riyasız, basit... Hesap etmem hiç; fil oraya geçerse çaprazdan piyon yer mi atı. Zaten gerek de yok. Hayatın kendisi biçerdöver... Başakların düzlüğüne eğriliğine, boyuna posuna aldırmadan. Hasat zamanı göğe kalkar toz duman; nan olur. Bilirim; nankörler aç kalkar sofradan. Aa, bu da ne? Al işte yeni bir çile. Ninem de yapardı, geçirirdi böyle bileklerine. Kâh dolarım döndüre döndüre, kâh baka kalırım renklerine. İster çorap örsün başıma, ister battaniye. İster yumak olarak kalsın, oynasın benimle... Ey, benimle karargaha gelen hezimetler... Hah! Sanki çok da umursadım! Esir düşmedikçe ben hüzünlere, yılmayacağım. Yok ki korkum! "Yok" dediysem, hani bazen gök gürler ya, tamam tamam bir de demin karanlıktan korktum! Silgisi olan var mı? Benimkini evde unutmuşum. Zararı yok beklerim. Nasıl olsa karanlık silinecek sabaha. Ve biliyorum ki sonunda onuncu köye de gelecek atlı karınca. Ben yine civciv besleyeceğim kutuda, el sallayacağım her gördüğüm uçağa, umutlar bağlayacağım başıboş uçurtmaların kuyruğuna... Koşarım nefesim tükenene dek bir yokuş aşağı, bir yokuş yukarı... Suratımda arsız bir tebessüm, yaramaz bir oğlan çocuğuyum, kendimi durduramamaktan da hiç korkmadım... Koşacağım! Dalağım şişene kadar. Sancılanırsam elimi böğrüme bastırıp yine koşarım. Terli terli su içerim, içeceğim. Neye susarsam onu içeceğim! Kana kana... Düşebilirim. Hatta düştüm, düşerim! Dizim yara olacak, eh az biraz da sızlayacak biliyorum. Olsun... Eskiden olduğu gibi tükürüğü merhem yaparım. Ben düşe kalka giderim! Al işte yağmur yağıyor, seller akıyor! Camdan bakıyorum. Ellerim iki yana, ağzım gökyüzüne açık. Bak, bak! Damlaları tek tek yakalıyorum. Belki hepsini biriktirip kendi denizimi oluştururum. Kime ne? Benim yağmurum! Rahat bırakın beni! Tebrik kartlarında tutsak kalmayacak benim sevgilerim. Nasıl indirilmişsem öyle kalkarım. Tüm acılara "Uf oldu" diyebilmek için içimdeki çocuğu yaşatacağım! Ey görünen köyün kör gezginleri, yıkamazsınız beni! Ne yardan geçeceğim, ser zaten benim! Demin de dedim; yok benim hırslarım, tüfeğim, topum. Oturmuşum bir güz akşamı merdivene... Düdük şeker öttürüyorum... Erkenci bir horoz, domates fideleri arasında bir ayrık otuyum, biliyorum... Ne var? Bu, benim... Al işte bak!.. Karşıda dizili misketlerim. Kafayı vurdum! Hepsi benim... Ben kazandım! Hayallerimi isterim... Mutfaktaki kötü kokulara son! Birbirinden lezzetli yemekleri pişirdiğiniz mutfağa, istenmeyen kokular sinmiş olabilir. Hemen üzülmeyin, gidermenin çaresi var. * Soğan kokusunu ellerinizden çıkarmak için, önceden haşladığınız patatesi, mutfaktaki işiniz bitince elinize sürerek beş dakika kadar ovabilirsiniz. * Tabak ve çatallardaki balık kokusunu çıkarmak için, yıkama suyuna bolca kahve telvesi atın. * Ellerdeki sarımsak kokusunu çıkarmak için de avucunuza biraz tuz alıp, hafifçe nemlendirdikten sonra iyice ovalayın. * Lahananın pişerken hoş olmayan kokusunu önlemek için, tencerenin içine biraz ekmek içi koymanız yeterli. * Kaz ve ördek etinin ağır kokusunu gidermek için, unla ovalayın ve yarım saat kadar unun içinde bırakın. * Karnabaharın kötü kokmaması için haşlama suyuna bir miktar süt katın. * Uzunca süre kullanılmayan eski çaydanlıkların hoş olmayan kokularını önlemek için, içine bir parça kesme şeker koyun. 2.5 dakikada 1 kadın meme kanseri oluyor! Avrupa'da yapılan araştırmalara göre; dünyada 6.5 dakikada 1 kadın meme kanserinden ölüyor, 2.5 dakikada 1 kadın da meme kanserine yakalanıyor. Hayat boyunca her 10 kadından 1'inin de meme kanserine yakalanacağının tahmin edildiğini bildiren uzmanlar, meme kanserinde erken teşhisin önemine işaret ederek; "kadınların özellikle 20 yaşından sonra göğüs muayenesi yapmasını ve 40 yaşından sonra yılda 1 kez mamografi çektirmesini" öneriyor.