Yok otuz altı numara kalmamış, yok artık küçük numara ayakkabı üretilmiyormuş, yok kalıbı küçükmüş de otuz yediyi bir deneyeymişim! Akşama ne olacağını bile bile keçi eti yemeye benzer bir refleksle oturur bir denersin. Aaa, ayaklarım da ne kadar küçükmüş, olmuş olmuş, olmamış mı? Büyük mü gelmiş? Yok orası parmak boşluğuymuş, hani büyüyeceğim ya seneye de giyerim... Bir taban kağıdı koyup tekrar denetecekmiş, gene mi olmamış? Kalıptanmış... Aslında ayakkabıda problem yokmuş, ayaklar inceymiş de ondanmış. Bas kardeşim üzerine, yayılsın tarak kısmı şöyle de hepimiz rahatlayalım! Ve mutlu son; "Sizi çocuk reyonuna alalım!" Ay çıldıracağım! Modeller enfes; fiyonklular, cırtlılar, ninja baskılılar, ışıklılar... Elinde bir çift rugan pabuçla geliyor satış elemanı. "Neyse problem değil, ayağımı yerden kessin yeter" diyor, ama pabucun tokasındaki uğur böceğini görünce titremeye başlıyorum. "Ama hanfendi çok şeker, bunun gözleri oynuyor" diyor... Kendimi görebiliyorum... Ayakkabıcıyı vurup, geceleri kireçle duvarlara KAKÖ (Küçük Ayaklılar Kurtuluş Örgütü) imzalı sloganlar yazıyorum. Yakalanıyorum falan, oralar karışık. Arkamdaki duvarda "Şanlı Türk Polisi" yazıyor. Ellerimi bel hizasında kavuşturmuşum, başım yerde. Önümde bitiştirilmiş iki çelik masa, üzerlerinde beyaz örtü ve ıvır zıvır. Spiker anlatıyor; "Ayakkabıcılık sektörüne darbe indiren çok sayıda eylemin sorumlusu yasa dışı KAKÖ çökertildi. Operasyonda on saya, beş ton taban kağıdı, bin siyanürlü bağcık, patlar kerata ve çok sayıda örgütsel doküman (okumuş militan imajı, okur yazarız boş değiliz hani) ele geçirildi. Vıdı vıdı..." Türk kadınının ortalama ayak numarası 38'miş. Genç kızlarınsa 38.5! Umursamayın, direnin! Minik ayaklı analar, bacılar kenetlenin! Sindirella'nın ayakları ortalama bir numara olsaydı veyahut ("hut" da vurgu var, kafamı da sallıyorum) o kadar küçük olmasaydı, çirkin üvey ablaları o cam pabuca sığabilir, canım prens elden giderdi...Bana böyle istatistiklerle gelmeyin! Grim kardeşler bile bir masalda güzellik kriterinin küçük ayaklar olduğunu bilmiş, yazmış, ama bizimkilerin umursadığı yok! Çin'de küçük ayak iffet, yüksek statü ve güzellik timsali olduğundan kadınlar çok afedersiniz "j" harfi görünümünde koca koca ayakları olmasın diye onuncu yüzyılın ortalarından, elli sene öncesine kadar acı çeke çeke "Foot binding" yani "Ayak dondurma" denen estetik işleme maruz kaldılar. Analar, bacılar, bir daha kenetlenin ve deyin "Bizim doğuştan minik, nemize gerek estetik!" Ayaklarınıza bakıp gülenlere siz de gülün, kaşlarınızı saat dörde yirmi var pozisyonuna getirip acıklı tınılarla "Zoruma gitti abla..." deyin, "Yanacaksın!" diye bağırıp fiziksel özellikleri eleştirenlerin hali ve akıbetine dair kısa bir vaaz verin. Baktınız laf anlamıyor, hatta bir de üstüne klasik "Pabuçlarını ver de dikiz aynasına asalım" geyiğini yapıyor "Seninkileri de eskiyince ver de takım çantası yapalım" deyin... Sayın üreticiler ve devlet büyüklerimiz; buradan selam yolluyor, otuz beş, otuz altı ve aradaki buçuklu numaralara gereken ilginin gösterilmesini rica ediyorum. Saygılar... Ninem diyor ki: Eşek at ile yarışmış, kuyruğu kulağı karışmış Profesör Mualla:Ayakkabım yok diye üzülüyordum; ta ki ayaksız bir insan görene kadar. Doğum sendromunu JİMNASTİKLE AŞIN Doğumu izleyen haftalarda, genç anneler kendilerini çok yorgun, neredeyse depresyona girecek kadar bitkin hissederler. Tekrar dinçleşmek için düzenli olarak bir fizik aktivitesi yapmak, vücudu hareket ettirmek en iyi yoldur. Birkaç günün sonunda, hem uyku düzeninizde, hem de iştahınızda bunun etkilerini göreceksiniz. Dokuz aylık hamilelik süresinden sonra, yıpranan ve hareketsiz kalan bütün vücudunuz egzersizler sayesinde yeniden çalışmaya başlar. Siz değişik egzersizlerle karnınızı sıkılaştırırken ve sırtınızı güçlendirirken; bebeğiniz de hem görsel, hem de bedensel algılamasını geliştirecek. Kollarını ve bacaklarını hareket ettirirken aynı zamanda gözleriyle de sizi izleyecektir. Böylece onunla sadece ona özel, çok yakın bir ilişkiniz olacak. Egzersizleri doğumdan 6 hafta sonra, haftada en az üç kez olmak üzere istediğiniz sıklıkla yapabilirsiniz. Jimnastik sırasında bebeğinizin altının temiz olmasına ve karnının aç olmamasına da özen göstermelisiniz. 'Yaş'lanmak problem değil Zaman ilerledikçe vücudumuzda da bazı fizyolojik değişimler başlar. 20'li yaşlarda sahip olduğumuz vücut, 50'li yaşlara gelindiğinde büyük değişiklikler gösterir. Ancak kendinizi bilgilendirir, doğru bir cilt bakımı, düzenli spor yapar ve dengeli beslenirseniz her zaman sağlıklı ve iyi görünebilirsiniz. 20'li yaşlar: Cildinizi her zaman nemlendirin ve güneşin zararlı ışınlarından koruyun. Kışın bile koruyucu kremlerle dışarı çıkın. Hücre yenilenmeniz yavaşladığından ölü hücrelerinizden peeling yaparak kurtulun. Sigara içiyorsanız bırakmaya çalışın ya da azaltın. Fazla tuzlu, fazla şekerli ve işlenmiş gıdalardan uzak durun. Bu tür bir beslenme, ileride kalp hastalıklarına, şeker hastalığına ve hatta kansere neden olabilir. Düzenli beslenmeye özen gösterin ve bolca meyve, sebze ve kalsiyum tüketin. Spor yapın. 30'lu yaşlar: Antioksidanların, A, B, C ve E vitaminlerinin bol olduğu zengin bir beslenme programı uygulayın. Yüzünüze mutlaka antikoksidanlar içeren güneş koruyuculu krem kullanın. Cildiniz daha çok kuruyacağından zengin bir nemlendirici kullanın. Kaslarınızı güçlendiren bir egzersiz programı uygulayın. Tuzu az tüketin ve potasyum açısından zengin gıdalar yiyin. Bu tür gıdalar selülite iyi gelir. Bol bol su için, şekerli gıdalardan uzak durun. Uyku düzeninize dikkat edin, cilt kendini uykudayken tamir eder. 40'lı yaşlar: Yaşlanma süreci hızlanmaya başlar. Hücre yenilenmesi yavaşladığından, cilt çok daha hassas hale gelir. Sindirim sistemi fonksiyonları yavaşlar, bu yüzden doğru beslenme daha önemli bir hale gelir. Bu yaşlarda çabuk kilo verirseniz, ciltte sarkmalar meydana gelir. Düşen östrojen seviyesi de ciltte nem ve kolajen kaybına neden olur. Cilt sertleşeceğinden peeling yapmak çok önemlidir. Zengin nemlendiriciler ve güneş koruyucu kremler kullanın. Sağlıklı bir kemik ve kas yapısı için düzenli egzersiz yapın. 50'li yaşlar: Aldığınız kalorilerin çok azını yakıyorsunuz, kalorilerin çoğu yağ olarak vücudunuzda depolanıyor. Menopozdan sonra göğüslerde yağ birikimi oluşur ve kilo alımı artar. 64 yaşından sonra ise küçülme başlar. Belde yağ depolanmaya başlar ve kalınlaşır. Menopozdan dolayı düşen östrojen seviyeniz yüzünden cilt iyice incelir ve hassaslaşır. Kendinizi bilgilendirir, doğru bir cilt bakımı yapar, düzenli spor yapar ve dengeli beslenirseniz 50'li yaşlarda bile sağlıklı ve iyi görünmemeniz için bir sebep yok.