Sarsıldım... Hem de derinden. Bir şu kollarımın yana sallandığı daracık ameliyat masasında; bir de geçen hafta Fatih'te yol ortasında! Sedef pastanesi kapanmış... Yıllar sonra oradaydım, çocukluğumun geçtiği Yavuzselim yokuşunda. Hakikat Kitabevi'nden bir kırmızı-mavi tahta kalem, bir de Sedef Pastanesi'nden susamlı peynirli poğaça... O tarafa her yolu düşene ısmarladığım, çocukluğuma dair bir renk, bir mutluluk susamı getirmesini beklediğim yerler kapanmış. Ve artık kabul etmek gerekirse; o elimde poğaça, pembe paltoyla zıplayarak yürüme devri de!.. Kumrulu Mescit'in duvarı o kadar da yüksek değilmiş be dede. Baktım da; şimdi dizlerimde. Hatırlıyor musun? Yaz geceleri yatsı namazına giderdik seninle el ele... İçeri girerdin, beni cami kapısını tam karşına gelen duvara oturtur, yerimden kımıldamamam için sıkı sıkı tembihlerdin bir de. Kımıldayamazdım ki zaten. O, boyumdan büyük duvardan inemez, insem çıkamaz, sen dışarı çıkana kadar elimdeki tespihi çeker, imameye geldiğimde elim kadar bir çengelli iğneyi bir sonraki tespih tanesine geçirir, yeni baştan başlardım. Ta ki sen gelip tekrar elimden tutana kadar... Ve işte dede, şimdi korkuyla sarsılıyorum. Kollarım yana salınmış, elini arıyor ama bulamıyorum... İçimi kaplayan simsiyah ılıklık buz kesiyor ve üşüyorum. Üşüdükçe sıkışıp, küçülüyorum. Kollarımın düştüğü yana burularak bakıyorum. Eski arabanın kelebek camından sisli puslu görebildiğim, buralardan uzaklaşan sert patika peyzajının burduğu yürekle. Korkuyorum! Bir daha uyanamamaktan, bir daha rüya görememekten, göremediğim rüyalar için göz yaşı dökememekten, elini tutamamaktan korkuyorum. Daha az hüzün olmalı diyorum. Çünkü; belki de bu gece çok uzun. Ellerim, bedenim yavaş yavaş uyuşuyor. Bu köprünün de, ayaklarımın da altından akan sular çook yükselmiş fark ediyorum. Belki çırpınmak boşa ama yine de vermemek için, son nefesimi de cılız gücümle tutuyorum. Beş saat sonra yarı ayılmışken de pek bir şey hatırlamıyorum. Tek bildiğim Kumrulu'nun önündeki duvarda tespihi çekip çekip, çengelli iğneyi bir sonraki taneye itinayla geçirmekti! Korkudan dillendirmediğim, kimseler üzülmesin diye helallık bile almaya çekinerek yattığım; "Uyanamazsın" denilen bir rüyadan uyanıp şükür mutluluğunda olan ben, şimdilik tek kol ve iki üç parmakla yazıyorum ki; bu kadar ani bir rahatsızlık ve ard arda konan kati teşhis ve ameliyatın ardından "tertemizmiş" raporunu yazdıran ancak tertemiz yüreklerin duaları olabilir... Yüreğinize sağlık... Hem de çok!