* İmkanlarımız dahilinde, dahil olabilmek dileğiyle... Boy sırası, bayrak töreni, mendil üzerinde tırnak kontrolü, bit şampuanı, BCG aşısı, patates baskısı, Cin Ali ve topacı, tebeşir tozu, konuşanlar listesi, kokulu silgi... Yaşasın bu hafta açılıyor okullar. Ve bunlar da ilkokuldan aklımızda kalanlar... Arkamda gözlerim var: Öğretmenlerin en sık kullandıkları yalandı. Çocukların hayal gücünü geliştirmekten başka hiçbir işe yaramadı. Bir de bunun, "Kuşlar söyledi" versiyonu vardı ki; bizleri paranoyak yapmıştı. Kimdi bu kuşlar? Ödevi yapmadığımızı, resmi anneye çizdirdiğimizi, dişimizi fırçalamadığımızı ne diye gidip yetiştiriyorlardı ki? Ali, Ayşe'yi seviyoo: Geyik Enstitüsü ilkokulda da vardı hatırlarsanız... Çişini tutamayıp kara önlüğün avantajına sığınan bacaksızlar, yüreklerini de tutamazlardı. İlgi; saçını çekerek, çantasını kaçırıp kızı ciyaklatarak belli edilirdi. Ancak bu öyle kalıcı bir aşktır ki; teneffüste, "Önüne gelene bir tekme" oyunu oynanırken, âşık olunan kıza tekme, böğrüne dirsek atılmakta sakınca görülmezdi. Kızın veya çocuğun bitlenmesi ya da burnunu karıştırırken görülmesi ise bu derin aşkın sonu olurdu... Gelin olurduk: 23 Nisan şenliklerinde yavru kurt olunur, yön tayini yapmak için okul bahçesinde yosunlu ağaç aranırdı. Folklor ekibine katılıp pisi pisi terliklerle zıp zıp zıplanırdı. Haa, bir de gelin olunurdu. Saçlar yapılır, anneler iki ruj sürer, yüze de simler atılırdı. Ama! Yürüyüş sırasında yanına küçük sınıflardan falan dobik bir damat koyarlardı ki, yıkılırdın... Arı Maya: Okuma bayramında organizasyon adı altında bir dizi işkence uygulanırdı. Tok sesli bir çocuk "Öğğğretmenim, sen banaa..." diye başlayan şiirini çatlayarak okur, koro çıkar şarkı söylerdi. Ama en felaketi şimdilerdeki şu müzikaller. Çocuklar arı maya oluyor. El ele tutuşup "Arı Maya pıt pıt pıt, Arı Maya pıt pıt pııııt" şarkısıyla dans ediliyor. Dikkat! "Pıt pıııt" bölümünde arılar iğnelerini sağa sola sallıyor. Veliler mi? "Ay Hidayet, Perisu'ya bak! Perisuu buradayım anneççim" diye haykırıp, "Ahah, öndeki tombul arı benim oğlum" şeklinde gözyaşlarına boğuluyor. Parmakla işaret edilen Yiğit de renkten renge giriyor. Bu ne? Bayram mı bu? Okumayı söktük diye şaklaban mı olmalı? Dilimiz hece sökmüş, elimiz kalem tutmuş, hâlâ "pıt pıt pıt!" İlkokul resimleri: Bunlar inanılmaz komiktir. Genelinde tek diş, hem de tam ortadaki yoktur. Fareler yemişti ya hani, hatırlamıyor musunuz? Gerçi yaramaz oğlan çocukları bu dişlerin kaybını farelerin gaz salınımına bağlıyordu ya, neyse... Şiir okuyorsan gözlerin kapalı, ağzın yarım açıktır. Ne kadar, "Yüreğimde hissederek okumuştum şiiri" diye çırpınsan da, bir gün birilerinin "Tipe baak, keh, kih" yorumunu engelleyemezsin. "Harika bir öğrenciydim" desen de, o ebleh bakışlı, 'öörtmenin' önüne çömelmiş, suçlu ifadeli sınıf fotoğrafın bütün karizmanı dağıtacaktır. Ne yapacaksın? En iyisi kaldırın bu resimleri ortadan. Kafana yersin tebeşiri: En hafifinden bir öğretmen tehdidi. Hep böyle başlarlar. 'Öğretmenin vurduğu yerde gül biter' mantığıyla kulak çekme, hırpalama, cetvelle elleri haşlama ve sıra dayağı şeklinde devam eder. "Psikopatlık ve Eğitim" tezi yazmayacağım. Keyfimizi kaçırmayalım. Kınayalım, geçelim. Anne ben Havaciva Kolu seçildim: Beslenme, Temizlik, Yeşilay, Çevre Kolu... Pazu bandını takarsın. Yazar üzerinde kocaman Kızılay Kolu. Mikrocerrahi Anabilim Dalı Başkanı edasıyla dolanırsın. Niyet; küçük yaşta sorumluluk almayı öğretmektir. Akıbet derslerin kaytarılmasıdır. Daha neler neler... Ama yer dar. Vee, yazının sonunda benim de sizden bir ricam var. Lütfen gücünüz ölçüsünde öğrencilere yardım edin. Hiç fark etmez; bir matara, bir defter, bir kalem... Kim bilebilir ki o çocuk o kalemle neler neler yazar... > Ninem diyor ki: Deniz suyu serindir, damla gibi derindir, bir tek hurma da olsa, bir kardeşi sevindir > Profesör Mualla: Alim unutmuş, kalem unutmamış... > Halime Gürbüz ---------------------- > Ramazanda kilo almayın! * Sahura kalkmadan tutulan orucun kilo aldırdığını belirten uzmanlar; bu dönemde sıvı ve posa alımının artırılması, hareketlerin kısıtlanmaması ve gece en az 4 öğün yemek yenmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Sahura kalkmadan tutulan oruç; açlık süresini artırdığı için kan şekerinin düşmesine ve boş midede asit salgısının artmasına sebep olur. Bu da metabolizmayı yavaşlattığından, sahura kalkmadan oruç tutan kişilerde ortalama 4-5 kilo alındığı gözlenir. Bu yüzden kilo alımını engellemek için mutlaka sahura kalkmalıdır. Ramazan boyunca sıkça rastlanan bağırsak tembelliğini; su ve posayı arttırmakla çözebilirsiniz. Yarım saat yürüyüş Her gün şekersiz komposto, taze sıkılmış meyve suyu, ayran, bitkisel çaylar ve özellikle kuşburnu ilavesi çok faydalı olacaktır. Yine bu dönemlerde kepekli ekmek önerilmektedir. Ramazan ayı boyunca kişilerin kilo almalarına sebep olan etkenlerden biri de; kişilerin 'oruçluyum' diyerek hareket kapasitelerini düşürmesi, pasif bir yaşantıya geçmeleridir. Bu, metabolizmayı daha da yavaşlatır. Metabolizmanın yavaşlaması demek, daha çok kalori demektir ki; bu da alınan kalorilerin kilo olarak geri gelmesi anlamına gelir. İftardan sonra yapılacak hafif tempolu yarım saatlik bir yürüyüş, kilo almamızı engellemekte büyük rol oynayacaktır. İftarla sahur arasında 4 öğün Ramazan gecelerinde öğün sayısı en az 4 olmalıdır. İftarda hafif ve az yağlı yiyecekler tüketilmeli, sonrasında sahura kadar ara öğünlerle takviye yapılmalıdır. Günlük sıvı ihtiyacını karşılamak için mutlaka 2-2.5 litre su içilmelidir. Kan şekerini hızla yükselten besinler yerine, posa miktarı fazla kepekli ürünler tercih edilmelidir. Yemekler yavaş ve uzun sürede tüketilmelidir. Tatlı tüketilmek isteniyorsa hamurlu ve ağır tatlılar yerine, sütlü hafif tatlılar tercih edilmelidir. >>> Örnek menü >> Sahur: Şekersiz veya bitkisel çay, 2 kibrit kutusu kadar peynir, 2 dilim kepek ekmeği, 1 porsiyon mevsim meyvesi, 5-6 adet zeytin ve bol yeşillik >> İftar: Bir bardak su, hurma, zeytin, çorba, etli veya tavuklu bir sebze yemeği, 3 kaşık pilav ya da makarna. Yanına 2 dilim kepek ekmeği alınabilir. >> Ara: Meyve veya yoğurt. >> Ara: Sütlü tatlı veya 1-2 avuç dolusu kuru yemiş, kurutulmuş meyve. > Okulun ilk günlerinde onu cesaretlendirin... Geçtiğimiz pazartesi birinci sınıfa başlayan çocuklar, aynı zamanda ürkütücü bir sürece de başlamış oldu. Çocuklarımızın sosyalleşmeye başladıkları ilk yer, şüphesiz ailedir. İkinci durak ve en önemli basamak da okul hayatıdır. Ancak 1. sınıf, kimi çocuklar için korkulu bir bekleyiş haline gelir. Çocuğunuzun okula alışması sırasında şunlara dikkat edin: - Sakin ve soğukkanlı olun. Çünkü ailenin verdiği tepkiler önemli. Çocuk bu tepkilere bakarak, aynı kaygıyı ve paniği yaşamaya başlayabilir. - Onun heyecanını azaltabilecek yollar bulun. Okula gitmesi konusunda ailenin tutarlı bir tutum takınması, çocuğu bu konuda cesaretlendirir. - Çocuğun korkusunun sebepleri üzerine konuşulmalıdır. Ancak bunu yaparken, aşağılayıcı ve küçük düşürücü tarzda olmamasına özen gösterilmelidir. - Çocuklar için en önemli şey, güvendir. Anne-babalar çocuklarına güven versinler. "Buralardayım", "Çıkışta seni alacağım", "Beni göreceksin", "Kapıda olacağım" gibi cümlelerle çocuk sakinleşebilir. Ailelerin ilk günlerde çocuklarını okullarda yalnız bırakmamaları, çocukların güvenlerini kazanmaları açısından bu gereklidir. - Okul ve öğretmenle iş birliği içinde olunması önemlidir. Ailelere, okuldaki profesyoneller ve rehber öğretmenler tarafından bu adaptasyon sürecinin ne zaman sonlandırılması konusunda bilgi verilir. Bunların dışında çocuk hâlâ aşırı bir korku duyuyorsa, mutlaka bir uzmandan profesyonel yardım alınmalıdır.