İki senedir olduğu gibi bu sene de nisanın ilk hafta sonunda Uluslararası Storytelling Konferansı'nı düzenliyoruz. Yarın, hikâyeler, İhlas Koleji sahnesinde dile gelecek. Yerli ve yabancı konuşmacılar, hikâyelerin artık sadece uyku öncesinde değil, hayatın her anında bizi ne kadar etkilediğini anlatacak.
Hikâye kelimesinin bizde çağrıştırdığı farklı manalar var. Kullanıldığı cümleye göre kimi zaman "masal" kimi zaman da "önemsiz bir olay" anlamına gelebiliyor. Ancak bir şeyin altını iyi çizmek lazım: Hikâye ve masal farklıdır. Masallar sadece hayal gücünden beslenirken hikâyeler yaşanmış veya kurgu olabilir.
Kırmızı başlıklı kızın başından geçenler masal, Nasreddin Hoca'nın başından geçenler ise hikâyedir. Ve farkında olsak da olmasak da hepimizin üzerinde hikâyelerin çok büyük etkisi vardır.
Büyük şahsiyetlerin hayatlarından bahseden ve yüzyıllardır anlatılagelen menkıbeler birçok kişinin hayatına yön vermiştir. Doğrudan söylendiğinde insanları rahatsız edebilecek bazı doğrular, menkıbeler sayesinde en sempatik hâliyle bizlere sunulmuştur.
Menkıbeler, insanların duymaktan veya görmekten çekindiği çıplak gerçekleri en güzel kıyafetlerle giydirmiştir. Menkıbeler; yüzyıllardır Anadolu'da şehir şehir, köy köy gezip insanlara nasihat vermekte, herkesi iyiye ve güzele sevk etmektedir.
Okullarda en etkili öğretmenler, bilgiyi sunarken hikâyelerden destek alanlar olmuştur. Bir zamanlar televizyon ekranında Heredot Cevdet karakteriyle tarihî hikâyeler anlatan Hasan Kaçan bunun en büyük ispatıdır. Bütün tarih öğretmenlerinin sınıfta bu performansla ve teknikle ders anlattığını düşünün. Herhâlde tarih dersini sevmeyen öğrenci kalmazdı.
Şimdiye kadar hep "Her öğretmen iyi bir tiyatrocu olmalıdır" dedik. Artık "Her öğretmen iyi bir hikâye anlatıcısı olmalıdır" da diyoruz. Çünkü hikâyelerin arasına gizlenmiş bilgiler, öğrenme kalıcılığı açısından en büyük etkiye sahiptir.
Bir konferansa veya seminere katıldığınızda dikkat edin. Eğer konuşmacı teoriden bahsediyor, kitabi bilgiler sunuyorsa, dinleyenlerin muhtemelen sıkıldığını görürsünüz. Aynı konuşmacı başından geçen basit bir hikâyeyi anlattığında ise dinleyenleri birden ele geçirir. Herkes hikâyenin sonunu merak ettiği için ilgiyle dinlemeye başlar.
Eğer söylemek istediklerinizi siz de bir hikâyenin içine gizlerseniz, inanın çok daha etkili olacaktır. Bu tavsiyemiz hem öğretmenler hem de anne babalar için geçerli.
Evde veya okulda çocuklara "Yalan söylemeyin!" demek yerine, doğru konuşmanın faziletlerinden bahseden bir hikâye anlatmak lazım. Çünkü bugünün çocukları artık nasihat dinlemek istemiyor. Emir cümleleri çoktan etkisini yitirmiş durumda.
Biz yarın, hikâyeleri evlere ve okullara davet etmek için üçüncü kez bir araya geliyoruz.
Şimdiye kadar belki hikâyeleri çocuklarımızı uyutmak için kullandık. Artık hikâyeleri çocukları uyandırmak için kullanmak istiyoruz.
Sizlere hikâyesi olan huzurlu bir hayat diliyorum değerli okuyucularım.