ABD medyasında Türkiye ile ilgili haber ve değerlendirmelerin arttığı bir dönemdeyiz. "Türkiye ABD gündeminde, gücü, demokrasisi, hoşgörüsü, modelliği ve dünya barışı için yaptığı olumlu çalışmalarla" aslında hergün manşet olabilecek konumda. Ama maalesef ülkemiz içindeki kısır çekişmeler, bir avuç radikal grupların yaptıkları yanlışlar, dışarıdaki olumlu Türkiye görüntüsüne büyük darbe vuruyor. Türkiye karşıtlarının ve ülkemizi karalamayı iş edinenlerin ekmeğine yağ sürüyor. Bunun sonunda hiç de haketmediği olumsuz haber ve değerlendirmelerle imaj kaybına uğruyor. Halbuki Washington Post gazetesinin tanınmış köşe yazarlarından Jim Hogland Türkiye'nin Ortadoğu ve Irak barışı için olumlu çabalarına dikkat çeken bir yazı yazdı. Türkiye'nin gelecek ay, Irak konusunda önemli bir konferansa ev sahipliği yapacağını ve ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın da bu toplantıya katılacağını belirtti. Hogland'ın yazısında ayrıca "bu konferansa Irak'ın komşularının özellikle Suriye ve İran'ın da bakan düzeyinde katılacakları; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeleri ile G-8 grubu ülkelerinin de aynı toplantıya iştirak edeceklerini" vurgulandı. Bu yazı, Türkiye'nin bölge ve küresel barış için ne kadar değerli katkıları olduğuna açık bir örnek. Ama Türkiye bu tip haberlerle gündeme gelmesi gerekirken, sözde Ermeni soykırımı haberleri, 301 tartışmaları vb demokratik olgunluğa uymayan davranışları ile ABD basınında daha çok yeralıyor. Bunda bizim de büyük ihmalimiz var. Hep kendi kalemize gol atıyoruz. Boş ve hayali abartılarla, gereksiz kendini beğenmelerle, radikalliği besleyen duygusal kışkırtmalarla sağduyudan uzaklaşan görüntüler veriyoruz. Türkiye bunları haketmiyor Hrant Dink'in öldürülmesinden sonra Amerikan basınında, "Türkiye'de ifade özgürlüğü ve insan hakları konusundaki eksiklikleri" ön plana çıkaran haber ve yorumlar çoğaldı. Türkiyemiz, bunları haketmiyor! Ama, demokratikleşmesinin önündeki uygulama ve anlayış engellerini de bir türlü aşamıyor. AK Parti hükümetinin son 5 yılda yaptığı reformların, iyileştirmelerin, yasakçılığa son veren demokratikleşmenin uygulama aksaklıkları, Türkiye'nin dış görüntüsünü fevkalede bozuyor. Los Angeles Times gazetesi Hrant Dink'in öldürülmesinden sonra Türkiye'de birçok aydının ölüm korkusu içinde yaşadığını vurgulayarak şu değerlendirmeyi yapıyor: "Türkiye'de kutuplaşma giderek artarken, gözlemciler de reformlar konusunda daha karamsar açıklamalar yapıyorlar. Seçim yılında, merkezdeki siyasi partiler bile, seçmen kitlesinin önemli bir kısmını oluşturan ulusalcı kesimi kızdırmaktan çekiniyor. Aydınlara verilen gözdağı, 1970'li ve 80'li yıllarda siyasi şiddet nedeniyle bir çok gazetecinin ve akademisyenin suskunluğa bürünmesini hatırlatıyor." Christian Science Monitor'de ise Kurtlar Vadisi dizisinin yayından kaldırılmasıyla ilgili şu haber de dikkat çekiyor: "Türk aydınları son dönemde, 301'inci madde nedeniyle hükümeti ifade özgürlüğünü kısıtlamakla suçluyordu. Ancak bu kez aynı aydınların önemli bir kısmı tam ters bir tavır sergileyerek, hükümetten Kurtlar Vadisi dizisinin durdurulması için gücünü kullanmasını istedi. Diziyi destekleyenler bu tavrı eleştirdi. Uzmanlar ise, son olarak Hrant Dink'in 17 yaşındaki bir aşırı tarafından öldürülmesinde görüldüğü gibi, Kurtlar Vadisi'nin körüklediği ulusalcılığın Türkiye'yi tehlikeli bir yola sokabileceğini düşünüyor." Demokrasinin iyileşmesi Türkiye'nin gücünü artırır Türkiye gerçekten bu değerlendirmeleri haketmiyor. Ama öncelikle kendi eksikliklerimizi gidermemiz, Türkiye karşıtlarına koz vermememiz gerekiyor. Mesela Washington Post'ta çıkan Ermenı tasarılarıyla ilgili değerlendirmede şöyle deniliyor: "Belki Türkiye tarihini tartışmak Kongre'nin işi olmayabilir. Kongre, bu tartışmayı yanlış nedenlerle de yapıyor, olabilir. Bütün bunlara rağmen eğer Türkiye istikrarlı, Batı tarzı demokratik bir ülke hedefine ulaşmak istiyorsa, Türk politikacıları da en azından başkalarının Temsilciler Meclisi'ndeki diğer bağlayıcı olmayan kararlara gösterdiği biçimde tepki göstermeyi, omuz silkip geçmeyi öğrenmelidir." Doğru ve yerinde bir tesbit! Demokratikleşmemiz önündeki engelleri ve uygulama alanındaki aksaklıkları kaldırırken, güçlü Türkiye'nin dünyada oynayacağı önemli rollere yoğunlaşmalıyız. Unutmayalım: Demokrasimizin daha da iyileşmesi, Türkiye'mizi daha etkili ve güçlü kılacaktır!