ABD ile ilişkilere doğru bakanlar da var

A -
A +

Türk-Amerikan ilişkilerinde her zaman gerilim doğuran Nisan ayı içindeyiz. Ermeniler'in, ilişkileri ipotek altına alma girişimlerinin tavan yaptığı günlerdeyiz. Sözde Soykırım Endüstri ve Ticaret Şirketi bu ayda, yüz milyonlarca dolar harcar. ABD'deki tuzu kuru Ermeniler'in ve bunların yandaşları ile maşalarının, karşılıklı olarak birbirlerini "kullandıkları" büyük bir alışveriştir bu! Bu kirli ticarete bulaşan herkes menfaatlenir! Kaybedenler, Ermenistan'daki yoksulluk ve sıkıntı içinde yaşayan kendi soydaşlarıdır. Zarar gören, Türk-Amerikan ilişkileridir. Böyle olduğu bilinse de, yüksek menfaat sağlayan bu kirli ticaret sürüp gider. Aslında sözde soykırımı masalının 90. yıldönümü olması hasebiyle daha etkin ve Amerikan yönetimini daha baskı altında tutma girişimleri planlanmıştı. Ancak geri tepti. Ermeni lobisinin bu yıl için ayırdığı ve harcadığı dev bütçelere rağmen, hedeflenen beklentilerin daha düşük gerçekleşmesi, Bush yönetiminin ve çoğunluğu elinde tutan Cumhuriyetçi Kongre'nin hâlâ sağduyusunu kaybetmediğini gösteriyor. Sözde soykırımı KONGRE'de kayıtlara geçirme ve ABD başkanlarının her 24 Nisan'da yayınladıkları mesajda "soykırım" kelimesini kullandırma gayretleri yıllardır bir türlü başarıya ulaşamıyor. Zira, ABD yönetimleri ve KONGRE'deki sağduyulu senatör ve temsilciler, Türk-Amerikan ilişkilerinin ne kadar "önemli" ve "stratejik" olduğunun bilincindeler. Bu yüzden yumurta kapıya kadar gelse de, Ermeniler'in nihai hedefleri bir türlü gerçekleşmiyor. Sadece sözkonusu yüzmilyonlarca dolarlık kirli ve gayri ahlaki ticaret sürüyor. Tabii bundan menfaatlenmek ve arpalanmak da aksamadan devam ediyor. Ermeni lobisinin geçtiğimiz Çarşamba akşamı Amerikan KONGRESİ'nde gerçekleştirdikleri gövde gösterisi ile 90. yıl çerçevesinde ABD çapında süren aktivitelere ve Türkiye'yi karalama kampanyalarına bu gözle bakmak lazım.. Menfaatlerin, hırsın, sağduyunun önüne geçtiğinin en açık ibretleri ve işaretleri bunlar! Rice: Türkiye örnek ülke Dışişleri Bakanı olarak ilk gezilerinden birini Türkiye'ye yaptı bayan Rice. Üstelik bu gezisi sırasında, Türk-Amerikan ilişkilerinin "stratejik ortaklık" çizgisinde gelişeceğinin altını çizdi. Bu çok önemli bir vurguydu. Türk-Amerikan ilişkilerinin, ortak menfaatler doğrultusunda yürüdüğünün ve sağlamlığının bir defa daha teyidi idi. ABD Dışişleri Bakanı bayan Rice geçen hafta Washington'da Amerikan Gazete Editörleri Derneği'nin toplantısında da, Türkiye'den övgüyle bahsetti. Türk modelinin, İslamiyet ile demokrasinin uyuştuğuna en güzel örneği verdiğine işaret etti. Öte yandan Los Angeles Times gazetesinde uzun bir yorum yazan Graham Fuller, "Bölge için, Türkiye'den daha olumlu model olmaz!" diyerek Türk-Amerikan ilişkilerinin ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğunun örneklerini verdi. Fuller Türkiye'den övgüyle bahsederken şöyle yazdı: "Gerçekler göz önüne alındığında, işbaşındaki Türk hükümetinin ABD çıkarlarına büyük ölçüde yarar sağladığı görülür. Türk hükümeti, Avrupa Birliği (AB) yolunda birçok demokratik reform gerçekleştirdi. Kürtlerin tatminsizliğini gidermek için pek çok ileri adımlar attı. Ermenistan dahil komşularıyla olumlu ilişkiler kurmak için büyük bir gayretin içine girdi. Türkiye bizim için kaybedilecek bir ülke değil. Soğuk savaşın ardından Batı dünyasının genelinde olduğu gibi Türkiye'de de dış politika alanında ABD'ye bağımlılıkta büyük düşüş yaşanması normaldir. Ankara artık ABD liderliğine otomatikman uyacak pozisyonda değil. Hele ABD politikları Türk milletinin menfaatleriyle ters düşerse.. Türkiye'de olan budur. ABD'nin Irak, İran ve Suriye politikaları, maceraperest ve Türkiye'nin çıkarlarına gereksiz yere zarar verecek görünüyor! Kendi gücümüzün limitlerine daha gerçekçi gözle bakmamız gerekiyor. Başka milletlerin milli duygularını ve çıkarlarını görmezden gelme risklerine daha hassas olmamız, kendi çıkarlarımızı daha uzun dönemli ve akılcı düşünmemiz icap ediyor. Aslında Türkiye, çok iyi gidiyor!" Örtüşen menfaatler ve stratejik işbirliği ABD'nin eski Ankara büyükelçisi Mark Parris de Turkısh Polıcy Quarterly dergisinde yayımlanan yazısında, ABD'de Türkiye'yi kötülemeye yönelik sığ girişimlerin panzehiri, iki tarafın da ortak somut işbirliği alanlarını stratejik ilişkiye oturtmasıdır!" değerlendirmesini yapıyor. Parris'in altını çizdiği bir başka önemli husus da şu: "Türkiye ile ABD'nin yollarını ayırma lüksü olmadığı bir gerçektir! İki ülkeyi birleştiren unsurlar, ayıran unsurlardan daha fazladır. Washington, Türkiye ile iş yapmanın, Türkiye'yi atlayarak iş yapmaktan her zaman daha kolay olduğunu unutmamalıdır. Türkiye'nin gelecek vizyonunda Avrupa daha fazla öne çıkarken, ABD'nin bölgeye ilişkin vizyonu genişlerken, Türk-Amerikan ilişkileri otomatik pilota bırakılamaz. Her iki taraftan ciddiyet sahibi kişilerin, hedef ve amaçların örtüştüğü alanları sistemli biçimde belirlemeleri ve bunlara ulaşmak için ortak stratejiler geliştirmeleri gerekiyor!" Türk-Amerikan ilişkilerini ipotek altına alma ve Türkiye'yi karalama girişimlerini yoğunlaştıran ABD'deki tuzu kuru Ermeniler ve bunları oy deposu gören ucuz politik zihniyet keşke bu gerçekleri görebilseler... Türk-Amerikan ilişkilerinin, stratejik işbirliği çerçevesinde ve sağlam bir zeminde gelişmesini sürdüreceğini, -hem de onlara rağmen- biran önce anlayabilseler.. Türk atasözünü hatırlamakta fayda var. Ne güzel söylenmiş: "İt ürür, kervan yürür!"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.