ABD'de başkanlık adaylarının belirleneceği ön seçim süreci bütün hızıyla devam ediyor. Başkan Bush'un partisi Cumhuriyetçiler ile rakibi Demokratlar'ın başkan adayları yaz sonunda kesinleşecek. Aslında 4 Kasım Salı günü yapılacak genel seçimlerde hem yeni başkan belirlenecek. Hem de Temsilciler Meclisi'nin 435 üyesinin tamamı, 100 üyeli Senato'nun üçte biri, 50 eyaletten çoğunun valilleri de yenilenecek. Ayrıca belediye ve eyalet meclislerine seçimler yapılacak. Mahalli diğer seçimler ve referandum konuları da oya sunulacak. Yani tam anlamıyla bir büyük kapışma ve yarış var. Ülke bir taraftan ekonomik durum ve savaşlar sebebiyle yoğun sıkıntılar içinde. Öte yandan da kelimenin tam anlamıyla acımasız bir seçım atmosferinde.. Ancak 4 Kasım'da ülkenin yeni başkanı da belirleneceği için, kamuoyu şu sıralar daha ziyade başkanlık ön seçimine odaklanmış durumda. Ön seçimde öne çıkan adaylar Cumhuriyetçi Parti'de bugüne kadar 36 eyalette ön seçim yapıldı. Arizona senatörü John McCain açık ara önde. Partisinin adaylığını kazanması bekleniyor. Her ne kadar ikinci sıradaki radikal Mike Huckabee henüz adaylıktan çekilmediyse de, önseçimi alması imkansız görünüyor. Demokrat Parti'de ise durum daha farklı. Zenci aday Barak Obama ile bayan Hillary Clinton başbaşa büyük bir çekişme içindeler. Demokrat Parti'de bugüne kadar 37 eyalette önseçim yapıldı. Obama az farkla önde görünse de, gerek Texas gibi kalan büyük eyaletlerde yapılcak ön seçim ve gerekse partinin belirlediği 800 süper seçici delege (ki toplam delege sayısının üçte biri), bu yarışın en tayin edici unsurları olacak. Demokrat Parti, başkan adayı olarak bir siyahiyi mi yoksa bir kadını mı öne sürecek, henüz belli değil! Çıkar gruplarının ve dinin etkisi ABD laik bir ülke. Ancak anayasada teminat altına alınmış sınırsız din hürriyeti, ABD seçimlerinin en belirleyici unsurlarının başında geliyor. Kiliseler Birliği, Hristiyan Koalisyonu vb kuruluşlar aleni ve serbestçe bir siyasi parti gibi çalışıyorlar. Her dini cemaat ve grubun bir parti ve adaylarla doğrudan bağlantıları var. Adaylar kilise, sinagog ve cami toplantılarına katılıp seçmenlerden destek istiyor. Adayların kampanyalarında çalışan kilise ve cemaat gönüllüleri var. Adaylar, "ne kadar dindar olduklarını", özellikle kiliselerin hassasiyet gösterdikleri "kürtaj vb dini konularda nasıl hareket edeceklerini" muhafazakar seçmenlere açık ve net anlatmak durumundalar. Kiliseler, cemaatlar ve dini gruplar adaylar için, dini içerikli milyonlarca broşür, mektup ve basılı malzeme hazırlayıp üyelerine gönderiyorlar. Falsosunu gördükleri adaylar için aleyhte kampanyalara girişiyorlar. Seçimlere tesir eden bir başka unsur da çıkar grupları.. Bunların kurdukları dernekler ABD vergi mevzuatının 527. maddesinde tanımlandığı için, bu çıkar unsurlarına "527 Grupları" adı veriliyor. Her konuda çıkar grubu var. Savaşlara katılmış eski muharip dernekleri gibi olanlar çok etkili kampanyalar yapabiliyorlar. Partilerin rakip adaylar için yapamayacakları karalama ve kampanyaları, serbestçe yürütebiliyorlar. 2004 seçimlerinde, Demokrat aday senatör Kerry'nin seçimi Bush'a karşı kaybetmesinde önemli rol oynayanlardan biri de eski Vietnam Muharipleri idi. Bunların, "Kerry Vietnam'da çarpışan askerlere ihanet etti. Ülkesini lekeledi!" kampanyaları çok etkili oldu. Belden aşağı vurmak serbest Şimdilerde Cumhuriyetçiler, zenci aday Obama'nın karısının "Bu seçim döneminde Amerikalılığımla iftihar etmeye başladım!" sözlerine takmış vaziyetteler. "Bakın kendisi söyledi. First Lady olacak birisi, daha önce Amerikalı olmaktan gurur duymuyormuş!" karalaması yapıyorlar. Demokratlar da boş durmuyor. Cumhuriyetçi Parti'nin adayı olması hemen hemen kesinleşen McCain için şimdiden kampanyalara başladılar. "Evli McCain'in geçmişte bir lobici bayanla romantik aşk yaşadığını" ortaya döktüler. Eski asker, dürüst, ahlaklı ve düzgün insan imajı ile öne çıkan McCain'in muhafazakar seçmenleri üzerinde çok etkili olabilecek bir "belden aşağı" propaganda bu! Bu tür vuruşlar ve kampanyalar Eylül'den sonra başkan adayları ve yardımcıları kesinleştikten sonra daha da hızlanacak görünüyor. Böyle olunca, Amerikan halkının asıl gündemindeki "Irak savaşı, ekonomik durum, mortgage krizi, geçim derdi, satınalma gücünün düşmesi, petrol fiyatlarındaki artış, borsa çalkalanmaları, sağlık hizmetleri ve eğitim" gibi baş kaygılara tabii ki yeterince sıra gelmiyor. Halbuki yapılan bir kamuoyu araştırması, "Amerikalılar'ın yüzde 70'inin ekonomik durgunluktan çok fena korktuklarını" ortaya koydu. Ama bu derece önemli konuların bile gündemde yeterince yeralmadığı bir seçim dönemini yaşyor Amerika... Haydi hayırlısı!