ABD'de neler oluyor?

A -
A +

Amerika'nın şu günlerdeki haleti ruhiyesini anlamak ve anlatmak gerçekten zor. Sanki 11 Eylül terör şokunun sonuçlarıyla Amerikan halkı, yeni yeni başetmeye başladı. Tedirginlik, en yüksek mevkideki yöneticilerden, sokaktaki sade vatandaşa kadar herkesin ortak duygusu haline geldi. Terör saldırısı sonrasındaki Amerikan halkının bu haleti ruhiyesine dikkat çekenlerden birisi Süleyman Demirel'di. Demirel 'Amerika kendine güvenini kaybetti. Bunun hızla tamir edilmesi lazım. Yoksa Amerika kendini daha da zora sokar' diyerek doğru teşhisini koymuştu. Gerçekten doğru. O güleryüzlü, birbirine saygılı ve hoşgörülü insanlar sanki buhar olup uçtular. Asık asık suratlar, bugüne kadar benzeri görülmemiş acelecilik, birbirlerini kuşkulu kuşkulu süzüşler ve bomboş denilebilecek lokantalar, oteller, eğlence yerleri, sokaklar... Önce güvenlik ve değişen hayat tarzı Sihirli kelime 'güvenlik', her yerde devrede. Ama tedbirler ve hayat tarzındaki değişiklikler güvenlik gerekçesiyle artırıldıkça, insanlar daha bir telaşlı ve tedirgin yaşamaya başlıyorlar. Oysa yılbaşına kadar senenin son 3 ayı Amerika'nın en canlı dönemidir. Dini ve milli tatil günlerine hazırlık, alışverişlerin en hızlı olduğu zamanlardır. Hatta tüm Amerika'daki yıllık alışveriş cirolarının yarısından fazlası bu dönemde yapılır. Ama terör bunu da vurdu. Bırakın alışverişi, her sektörde muazzam işten çıkarmalar yaşanıyor. İflas ve dükkan kapatma, en normal ekonomik aktivite haline geldi. Amerika'yı Amerika yapan en lokomotif sektörlerden birisi olan emlak satışları, son yılların en düşük seviyesine indi. Amerikalılar, kredi kartlarının minimum ödemelerini bile yapamaz hale doğru sürüklendikçe, kredi kartı firmaları risk yükseliyor diye, yıllık faizleri artırdıkça artırmaya başladılar. Halbuki Merkez Bankası zaten ekonomik yavaşlama var gerekçesiyle, faiz hadlerini indirdikçe indiriyordu. Ama kredi kartı firmaları bunu dikkate almadıkları gibi, 11 Eylül öncesinde yıllık yüzde 10-15 oranında olan faizleri yüzde 25'lere kadar getirdiler. Tüketici profili borçlu Amerika Ne olmuş efendim, demeyin. Amerikalı demek borçlu ve kredi kullanan 'tüketici' demek. Yıllık kredi kartlarında devreden borç miktarının, 3 trilyon dolarları geçtiği unutulmamalı. Bu mekanizmadaki bir aksaklık, Amerika'da her dengeyi bozacak nitelikte. Zira bundan etkilenmeyecek Amerikan hanesi yok! Başta Washington Post olmak üzere bütün gazeteler ve televizyonlar, Amerika'daki bu korkunun ekonomiye yansımalarını, terörün bedelini sade Amerikalı'nın nasıl ödediğini/ödeyeceğini araştırıyor ve tartışıyorlar. Güvenlik gerekçesiyle yapılan ve yapılması gerekenler milyarlarca dolarlarla ifade ediliyor. O fazlalık veren Amerikan bütçesi, havayolu şirketlerini kurtar, işsizlik yardımı yap, güvenlik tedbirleri al, her binaya yeni güvenlikçiler istihdam et falan derken neredeyse açık vermeye başlayacak. Şirketlerin güvenlik birimleri bütçelerinde yüzde 300 artış istemeye başladılar. Mikroplu/şarbonlu zarflar endişesiyle kapatılan ve temizlenen her merkez postanesinde bu tedbirler asgari 3 milyar dolarlık ekstra bir harcama gerektiriyor. Günde 800 milyon adet dağıtılan postayla dönen sistem, şimdi açmaya korkulan zarflar yüzünden ağır darbeler alıyor. Amerikan ruhunda daralma, insan haklarında kısıtlama Tabii kayıplar ve ekstra yükler sadece maddi değil! Bırakın o meşhur Amerikan ruhundaki hoşgörü, motivasyon ve ümitvar olmanın kaybolmasını, o güzelim hürriyetler ve insan hakları da birer birer daralıyor. Gün geçmiyor ki yeni bir düzenleme yapılmasın. Polis devletine doğru, dolu dizgin gidiş daha da hızlanmasın. Gerçi Başkan Bush, 'kimse tedirgin olmasın. Bütün bu sıkılaştırma ve tedbirler normal vatandaş ya da masum insanlar için değil. Biz kötülerin, şeytanın peşindeyiz!' falan diyor. Ama uygulama hakikaten öyle mi olacak? Beyaz Saray'ın güvenli duvarları arkasından, televizyon kameralarından halka moral vermek kolay mı? İnsanların havaalanlarında, alışverişte, sokakta ve günlük yaşantılarında sürekli karşılaştıkları 'hak kayıplarının' ortaya çıkardığı tedirginlik öyle bir çırpıda dağıtılabilir mi? Terörle mücadelenin insani boyutları Hele Amerikalılar her geçen gün bir başka yetkilinin 'müjde' verir gibi duyurdukları 'yeni tehlike' ve 'dikkat' açıklamalarıyla 'abondone' olmaya devam ederken... Gerçekten bunalmışken, korkarken, psikoloji ve kimyaları bozulurken... Evet artık hiçbir şey 11 Eylül öncesi gibi olmayacak! Tamam... Ama, insanlar her geçen gün daha yüksek bedel ödemeye başlamışlarsa.. Daha kötü günlerin endişesi ile 'panik' sınırındalarsa.. Demirel'in tabiriyle, Amerika terörle mücadele ederken evindeki bu moral bozukluğunu, yıkıntıyı ve kendine güveni 'behemahal' onarmak, yeniden kurmak zorunda. Terörle mücadelede bu iç insani boyutun, atılan her adımda en belirleyici unsur olduğu asla unutulmamalı!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.