Herkesin ağzında bir barış, huzur, demokrasidir lafları almış başını gidiyor. ABD'nin hazırladığı "Büyük Orta Doğu Projesi" gibi parlak stratejiler ve planlar devrede. Kalkınma ve dünyamızın daha huzurlu olması için, sanki herkes seferber vaziyette!.. Birileri, birilerini mi aldatıyor; yoksa herkes, "vur patlasın çal oynasın" kısır döngüsünde kandırmaca içinde mi coşuyor, belli değil! Büyük Doğu'nun isim babası ve ışık saçan mütefekkiri rahmetli Necip Fazıl Kısakürek'in dediği gibi, "Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek!" mi acaba bütün bu olanlar? Her yerde bir başka iğrençlik Reuters Haber Ajansı önceki gün Birleşmiş Milletler'in yaptırdığı dehşet bir araştırmayı flaş haber olarak geçiyordu. Binlerce küçük yaşta kız çocuğu, Afrika'daki savaşlarda en ön safta çarpışıyordu. Gencecik yavrular, kanlı iç savaşlarda çarpışmaların dışında kalan zamanlarda ayrıca birer seks kölesi olarak kullanılmaktaydı. Dünyanın her tarafı böyle iğrençliklerle dolu. İnsanlar huzursuz. Özellikle gelişme planları sunulan geniş bir coğrafyada milyarlarca insan, bir avuç ihtiraslı emperyalistlerin, dolar milyarderlerinin oyuncağı-kölesi durumunda. Ayrıca terörle global mücadelede yapılan haksızlıklar, çifte standartlar geniş halk kitlelerini, "astığım astık, kestiğim kestik, dediğim dedik" dayatmacılarının mağduru haline getiriyor. Aynı zamanda her yerde nefreti ve negatif enerjiyi de körüklüyor. İnsanlar artık sadece zalimlere ve bunların emperyalist politikalarına düşman olmuyor. Böylelerinin taşıdığı her sıfattan, kullandığı her söylemden de gıcık kapıyor. Doğrularına ve hatta demokratik davranışlarına da, evrensel değerlerine de karşı çıkıyor. Büyük Orta Doğu Projesi İşte böylesine bir dünyada şimdi ABD yönetimi Büyük Orta Doğu Projesi'ni devreye sokmaya çalışıyor. Projeyi yapanlar bunu, soğuk savaş döneminden sonra ABD'nin en önemli demokrasi ve kalkınma hamlesi olarak değerlendiriyorlar. Proje, şu hususları gerçekleştirmeyi hedefliyor: *Uluslararası terörizmin kökeni olan yoksulluğun silinmesi için demokratikleşmenin cesaretlendirilmesi. *Washington'ın "reform ilacını" kabul edecek ülkelerin Batılı müttefiklerinden imtiyazlı bir muamele görmesi. *Serbest seçimlerin ve özgür basının desteklenmesi. *Okur-yazar kuşağın artırılması için yardım yapılması. *Avrupa'nın savaş sonrası modeline uygun bir Orta Doğu Kalkınma Bankası'nın kurulması. *Batı klasiklerinin Arapça'ya çevrilmesi .*Kadınlar başta olmak üzere küçük girişimcilere 500 milyon dolar tutarında kredi verilmesi. *Serbest ticari bölgelerin kurulması. *Batı ülkelerinin, özel hukuk, ceza hukuku ve İslam hukukuna ilişkin tavsiyelerde bulunacak merkezlerin kurulması. *Demokrasi, insan hakları, medya ile kadınlar ve diğer gruplara maddi destek sağlanması. Bütün bunlar, gerçekten parlak düşünceler. Ayrıca Başkan Bush her fırsatta sadece ABD'yi değil bütün dünyayı daha güvenli yapmaya çalıştıklarını söylüyor. Ama dördüncü yılına girdiği başkanlık döneminde ABD dünyada, hiçbir zaman bu kadar "yalnız" kalmamıştı. ABD'ye dünyadaki nefret hiç bu kadar artmamıştı. Doğrudur, ABD süper bir güç! Kimsenin onun dayatmasına karşı çıkacak ve onu yanlışlarından caydıracak kapasitesi de yok! Ama insanların kalplerinde artan nefret ve Amerikan aleyhtarlığı, zulme uğrama ve haksızlık, ezilmişlik duyguları; dünyayı tehdit eden biyolojik, nükleer terörden bile bin defa daha zararlı bir gelişmedir. Zira her dinden, ırkdan insanları giderek radikalize etmektedir. Zalimlerin oyuncağı olmuş, demokrasiye hasret insanlar, ABD'nin menfaatleri için işbirliği yaptığı kendi diktatör yöneticilerinin yönlendirmesiyle, Batı'ya ve her evrensel değere giderek daha da düşman oluyorlar. Böylesine tehlikeli bir gidişatta tuzu kuru olanların yaptıkları mühendislik planları, toplumları demokrasiye ısındırmaları nasıl tutar? Ülkeler, nasıl "terbiye" edilir? Dolayısı ile Başkan Bush yönetiminin Büyük Orta Doğu girişimi, belki doğru bir adım olabilir. Ama, acaba yeterli mi? Daha doğrusu, yangın bacayı sarınca, yağmur duasına çıkmak gibi mi? "İnşallah tutar" diyelim ve bekleyelim görelim!..