ABD'nin Irak testi

A -
A +

Afganistan'dan sonra sırada kimler var? Amerikan ve dünya medyasında, Irak'ın ikinci hedef olduğu ve Saddam için geriye saymanın başladığıyla ilgili haber ve yorum sayısında müthiş bir artış yaşanıyor. Amerika, gerçekten Irak'ı vuracak mı? Böyle bir operasyona, dünyanın tepkisi nasıl olur? Böyle bir durumda Türkiye ne yapar? Bu sorular haftalardır tartışılıyor. Ama açık olan bir gerçek var: ABD nabız yokluyor. Irak konusunda kesin politikasını, en ince ayrıntıları da düşünerek, dikkatle planlıyor. Türkiye'nin durumu Türkiye, ABD'nin Irak'a müdahalesine karşı. Bu karşıtlığını da, en yetkililerinin ağzıyla vurgulamayı sürdürüyor. Türkiye açısından, Irak'ın toprak bütünlüğü ve istikrarı çok önemli. Müdahalenin getireceği ekonomik kayıplara ilaveten, bölgede bir 'Kürt Devleti' kurulmasından da, son derece rahatsız! Bütün bunlar doğru. Ama Türkiye'nin maalesef, ne yakın bölgesindeki politikaların belirlenmesinde, ne de süper güç ABD'nin karar ve uygulamalarında fazla bir etkisi yok! Hatta, istemediği gelişmeleri durdurmaya yetecek bir ağırlığının olmadığı dahi söylenebilir. Özellikle bu ekonomik krizden ve Arjantin'de olanlardan sonra, Türkiye'nin ABD'nin destek ve katkılarına her zamandan daha fazla ihtiyaç varken, dış politikada aktif ve etken olması mümkün mü? Kıbrıs, AGSP ve NATO'daki pürüzler de cabası.. Zaten geçen hafta CSIS isimli düşünce kuruluşunun Türkiye Araştırmaları Direktörü Bülent Alirıza ve yardımcısı Seda Çiftçi'nin yayınladıkları son Türkiye değerlendirmesinde de bu durum açıkça ortaya konuyor. ABD'nin Irak'a muhtemel bir müdahalesinde, Türkiye'nin müttefikliğinin derecesi 'test' edilecek deniyor. Testlerden hep başarı ile geçiyoruz Amerika için Türkiye'nin test edilmesi, politikalarına aldığı destekle ölçülüyor. Türkiye bugüne kadar laf olarak farklı söylemlerde bulunmuş olsa da, uygulama ve fiiliyatta ABD'nin istediği her türlü desteği sağladı ve katkıda bulundu. Dolayısı ile yeni bir test halinde bu durumun değişmeyeceğinin, Amerikan yönetimi ve Türkiye uzmanları çok iyi farkındalar. Yani, Türk yetkililerinin Amerikan politikalarına karşı çıkan beyan ve açıklamaları sürse de, Başbakan Ecevit 14-18 Ocak tarihlerinde Washington ziyareti sırasında Irak'a müdahale konusunda endişe ve beklentilerimizi ısrarla dile getirse de, durum değişmeyecek. Bunlar daha ziyade Türk kamuoyunu ve kendimizi tatmine yönelik davranışlar olarak kalıyor. Açıkçası kendimiz söylüyor, kendimiz dinliyoruz. Kendimiz çalıp, kendimiz oynuyoruz. ABD'nin Irak konusunda vereceği kararı ve yapacaklarını Türkiye'nin etkileyecek bir durumunun olmadığını, Amerikalılar gayet iyi biliyorlar. ABD' nin politikasında değişiklik olacak mı? Öte yandan ABD'nin, Ortadoğu politikalarının oluşmasında ve uygulanmasında hep dikkate aldığı temel kriterler var. İsrail'in güvenliği, ABD'ye bağımlı -demokrat olmayan- yönetimlerle bölgede istkrarın sağlanması ve petrol üretimi ile sevkiyatının aksamaması olarak özetlenecek bu 3 kriter oluşturdu bugüne kadar ABD'nin politikalarını... Şimdilerde bu kriterlere, terörle mücadele eklendi. Nükleer, biyolojik ve kimyasal kitle imha silahlarının uygun görülmeyen ülkelerin eline geçmesinin ve bunlardan da terörist gruplar ya da mafya örgütlerine ulaşmasının ve global tehdit oluşturmasının önlenmesi de çok önemli. Ayrıca Amerika'nın Ortadoğu problemlerine, ağırlıklı olarak İsrail gözlüğü ile bakması ve politikalarını bölge halklarını yok farzeden bir anlayışla demokrat olmayan yönetimlerle sürdürmesi, public diplomacy-kamuoyuna açık diplomasi alanında büyük sıkıntılar oluşturdu. Amerikan aleyhtarlığı ve nefreti, giderek yaygınlaşıyor. Geniş halk kitlelerinde ve kamuoylarında, nefret dozunun artması ve ABD'nin terör hedefi olması, çok kaygı verici bir gelişme. İşte şimdilerde, Amerikan yönetimi sadece Irak'a müdahalede değil, terörle mücadele kapsamında Somali'den İran'a, Sudan'dan Kuzey Kore'ye yayılan 60'a yakın ülkede geçerli olacak, yeni politikalar üretmek ve uygulamak durumunda. Müdahale ile Saddam'ın devrilmesini ve demokratik bir Irak'ın kurulmasını mümkün bir seçenek olarak gören Bush yönetiminin asıl derdi, Ortadoğu'ya demokrasi gelmesinin ve demokrat hükümetler kurulmasının 'ne getirip ne götüreceği' belirsizliği.. ABD Ortadoğu'da, -İsrail gözlüğü ile bakmanın sonucunda- demokrat olmayan kendine bağımlı yönetimler ve kamuoylarında giderek dozu artan nefretli tepkiler arasında sıkışmış durumda. Bu sıkışmışlıktan çıkmak için, Saddam'ı devirerek Irak'a demokrasiyi götürmek, bir 'seçenek' olabilir. ABD işte şimdi bunu ciddi ciddi düşünüyor. Bakalım Ortadoğu'ya demokrasi seçeneğini Amerika ne kadar istiyor? Amerika, demokrasi konusunda ne kadar samimi ve bu kendini test etmesi nasıl sonuçlanacak? Bekleyelim, görelim..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.